Manzum Tercüme ve Şerhi

Pendnâme-i Attâr

Molla Murad en-Nakşibendi

Pendnâme-i Attâr Hakkında

Pendnâme-i Attâr konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
2
Okunma
2
Beğeni
208
Görüntülenme

Hakkında

Hem kaynağı hem gayesi bakımından Kur’an-ı Kerim ve Sünneti esas alan pendnâme ve nasihatnâmeler tasavvuf, edebiyat ve ahlâk vadisinde yoğrularak Osmanlı/Türk tarihinde Müslüman şahsiyetin ve milli hayatın inşa ve idamesinde önemli bir yer tutmuşlardır. Feridüddin Attâr’ın şâheserlerinden biri olan Pendnâme’nin çok çeşitli tercüme ve şerhleri yapılmış, eser yeni idraklerle buluşa buluşa, farklı gönül aynalarından yansıyarak günümüze kadar etkisinden hiçbir şey kaybetmeden gelmiştir. Elinizdeki kitap, Attâr’ın Pendnâmesi’nin nâzımı meçhul manzum bir tercümesi ile Osmanlı gönül erlerinden Murâd-ı Nakşibendî’nin Kitâbu ma-hazar, şerhu alâ Pend-i Attâr ismiyle telif ettiği şerhi buluşturmaktadır. Attâr’ın gönlünde öz olarak doğan Pendnâme, şerh edenlerin gönlünde demlene demlene çağları aşarak, avâm-havas, okuyan-işiten herkesin kısmeti nispetinde istifade edebileceği güncel bir eser hâline geliyor. Aynı zamanda bir eczacı olan Attâr’ın, Horasan taraflarından estirdiği o rayiha Mâ-hazar şerhi ile buluşarak bilhassa modernliğin aslımızdan, sıhhatimizden, şahsiyetimizden alıp götürdüklerini ve neyi kaybettiğimizi hatırlatması bakımından hâlâ derdimize deva olmaya adaydır. Eser, görselin cezbesine kapılmış, hazzın kölesi olmuş, hızın rüzgârına tutulmuş günümüz insanına daima hakkı ve hakikati söyleyen, ahlâkın şaşmaz yolunu gösteren dost bir ses.
Tahmini Okuma Süresi: 9 sa. 31 dk.Sayfa Sayısı: 336Basım Tarihi: 2021Yayınevi: Büyüyenay Yayınları
ISBN: 9786257608084Ülke: TürkiyeDil: Türkçe
Reklam

Yazar Hakkında

Molla Murad en-Nakşibendi
Molla Murad en-NakşibendiYazar · 2 kitap
Asıl adı Mehmed Murad’dır. 23 Muharrem 1203’te (24 Ekim 1788) İstanbul’un Çarşamba semtinde doğdu. Aynı semtteki Murad Molla Tekkesi şeyhi Ahıskalı Abdülhalim Efendi’nin oğludur. Tekke ve kütüphaneden oluşan Murad Molla Külliyesi’nin bânisi Rumeli Kazaskeri Damadzâde Mehmed Murad Molla ile aynı ismi taşıması onunla karıştırılmasına sebep olmuştur. Hayatı hakkındaki bilgiler, geniş ölçüde Mâ Hazar adlı eserinin sonunda yer alan hal tercümesiyle Vekāyi‘nâme adlı eserine dayanmaktadır. Çarşamba’da Mehmed Himmet Efendi’nin mektebinde öğrenim hayatına başladığını, on yaşında hıfzını tamamladıktan sonra iki yıl Gebzeli Ahmed Efendi’nin mektebine devam ettiğini söyleyen Murad Nakşibendî on sekiz yaşına kadar çeşitli hocalardan özel dersler alarak kendini yetiştirdi. Daha sonra Hoca Neşet Efendi’nin talebelerinden Hoca Mehmed Efendi’nin derslerine devam etti. Nakşibendî şeyhi Abdullah Kâşgarî’nin halifesi Sâlih Afîf Efendi’den Fars edebiyatının bazı klasiklerini, yine Hoca Neşet’in talebelerinden Süleyman Vahyî Efendi’den Şevket-i Buhârî divanını ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mes̱nevî’sini okudu. Kethüdâzâde Ârif Efendi’den de istifade etti. Bu dönemde babasının isteği üzerine, o sırada Gülhane’deki Zeyneb Hatun Camii’nde ikamet eden ve daha sonra Üsküdar Selimiye Tekkesi’ne şeyh olan Ni‘metullah Nakşibendî’ye intisap etti. Aynı yıllarda reîsülkurrâ Şeyh Coşkun (Coşgun) Efendi’den Kur’an ve kıraat ilimlerini tahsil etmeye başladı, onun ölümünün ardından reîsülkurrâ olan Abdullah Efendi’nin derslerine devam etti. Murad Nakşibendî, babasının ölümünden (1230/1815) sonra onun yerine Murad Molla Tekkesi’nin meşihatına tayin edildi. Bu dönemde de tahsilini sürdürerek 1824 yılında Galata Sarayı kütüphane hocası İmamzâde Mehmed Esad Efendi’den dinî ilimler, Benlizâde Ahmed Efendi’den kıraat icâzeti aldı. Hal tercümesini yazdığı 1833 yılında tekkede Mes̱nevî, Şifâʾ-i Şerîf, Şevket ve Sâib-i Tebrîzî divanlarını ve diğer eserleri okuttuğunu, kıraat, aruz ve fıkıh dersleri verdiğini söyleyen Murad Nakşibendî 1844’te tekkenin yanında bir dârülmesnevî inşa ettirdi. Dârülmesnevî 18 Ocak 1845’te Sultan Abdülmecid’in katıldığı bir törenle açıldı. XIX. yüzyılda Nakşibendî-Mevlevî yakınlaşmasını temsil eden önemli Nakşibendî şeyhlerinden ve dönemin ünlü mesnevîhanlarından olan Mehmed Murad Efendi, tekke şeyhliğinin yanı sıra Sultan Ahmed Camii cuma vâizliği görevini de uzun yıllar sürdürdü. 27 Şevval 1264 (26 Eylül 1848) tarihinde vefat etti ve tekkesinin hazîresine defnedildi. Cevdet Paşa, Murad Molla Tekkesi’ni her türlü ilmin okutulduğu bir dârülfünuna benzetir ve Şeyh Murad Efendi’nin haftanın belli günlerinde Mes̱nevî, diğer günlerde çeşitli ilimlere dair dersler okuttuğunu, her kesimden insanın tekkeye geldiğini, kendisinin de zaman zaman oraya gittiğini, birçok müridi olan şeyhin istidatlı yüksek bir kişi kendisine intisap etmek istediğinde, “Bu bizim işimiz değildir” diyerek Kuşadalı İbrâhim Efendi’ye gönderecek kadar mütevazi olduğunu kaydeder.