Aşk, sevilende son hücresine kadar yok olma demektir. Aşk'ın ölçüsü yok olmaktır. Yani aşkta, aşık yoktur, sadece maşuk vardır. Onun icin aşk, tek kisiliktir.
İnsanın önce köz içinde bağrının yanması gerekir; sonra o köz içerisindeki yanan bağra birkaç damla gözyaşı dökmek gerekir. ardından da karşılıklı birileri çekiç vurur gibi kafasına vururlar. Belki insan böyle böyle olgunlaşır, imtihandan geçer. Bazen öyle dönemler gelir ki hani içiniz yanar, gözünüzden yaş akar, daha da yetmez bir o taraftan vururlar, bir bu taraftan. İşte bu hal, çelikleşmektir, keskin kılıç olmaktır, işe yarar peykan olmaktır. Belki o yetişmektir, büyümektir. O hayatı anlamaktır, hayatın acemisi olmaktan kurtulmaktır.
Hani su damlasının mermere tıp tıp damladıkça, mermeri delmesi gibi... Bütün sert şeyler için, taş kalpler için bile, yumuşaklık lazımdır. Bütün taş gönülleri yumuşatmak için, su kadar tevazu sahibi olmak lazımdır.
Hicr-i yâr ile zahit beni tenha sanma,
Yâr ger sende yatursa elemi bizde yatur
Ey Zahit! Ben yarin ayrılığı içerisinde tek başıma, yalnız başıma,garip bir şekilde kalakaldım zannetme!
Sevgili sende yatıyorsa elemi bizde yatıyor
Destimi kessen kalır dâmânı-ı lütfunda elim
Dâmenin kessen kalır destimde lütfun dâmeni
Ey Sevgili! Öyle bir sıkı yapıştım ki eteğine onu asla bırakacak değilim. Bırakmam için iki yol var. Ya elimi keseceksin. Elimi kesersen zaten yapışmışım,amacıma ulaşmışım. Yada eteğini keseceksin, zaten ben de onun için yapıştım.