“Zira Osmanlılıktan uzaklaştıkça, Türk hayatı cazibesini, karakterini, üslubunu, velhasıl asliyetini kaybediyordu. Bir bocalama, kendi benliğini kaybetme ve onu bir türlü bulamamasından mütevellit, Türkler için bir taklit devri başlıyordu.”
Osmanlılık'tan uzaklaştıkça, Türk hayatı cazibesini, karakterini, üslubunu, velhasıl asliyetini kaybediyordu. .................. Türkler için bir taklit devri başlıyordu.
Anadolu'nun zor ve acı hayatı, insanlarında öyle bir görgü, terbiye ve izan yaratıyordu ki,bunu ,kökü birkaç nesil topraktan kesilmiş şehirlinin anlaması güç, çok güçtü.
Annesi:
>>Canım evladım, haydi yatalım, sen çok yorgunsun,>> dedi.Odalarına girince, Tülay kendisi için ayrı bir yatak yapılmış görünce annesine yalvarmaya başladı:
>>Oh, ne olur anneciğim, beni bu gece koynuna al.>>
Nermin:
>>Peki, yavrum, >>dedi.
Eski Türkçeyi bilmez ve eski yazıyı bilmez isen, Türkçeni, ben bir lisan olarak kabul edemem; o zaman iki lisan biliyorsun demekti.İngilizce ve Fransızca bu atık gündelik bir şey oldu.Hem de senden daha iyi bilmek şartıyle bak, dedi.İshak;>> İren kaç lisan biliyor, Almanca, Fransızca;İngilizce; İspanyolca;Rusca Rumence Yidiş. Burada da İbranice de ögrenecek başka çare yok. Her ikinizde de >>Şark dilleri>> mektebine gidersiniz, İbranice ve Arabca ögrenirsiniz; sen de Türkçe derslerine gir, anadilini öğlen; Eski Türkçeyi, eski harfleri öğren,>>demişti patron İshak.