Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Peygamberler Filozoflar ve Şairler

Barış Kahraman

Peygamberler Filozoflar ve Şairler Sözleri ve Alıntıları

Peygamberler Filozoflar ve Şairler sözleri ve alıntılarını, Peygamberler Filozoflar ve Şairler kitap alıntılarını, Peygamberler Filozoflar ve Şairler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Camus’ya göre sanat insanın içinde kendini özgür kılabilmek ve ‘tutarlılık ve birlik gereksinimini’ gidermek için oluşturduğu ‘kapalı dünyalar’dır. ‘Lucretius’ta surlar benzetmesi, Sade’da manastırlar ve sürgülü şatolar, romantiklerin adaları ya da kayaları, Nietzsche’nin herkesten uzak suçları, Lautreamont’un ilkel okyanusu, Rimbaud’nun barbataları, gerçeküstücülerin bir ırmak fırtınasıyla dövülerek batıp batıp yeniden beliren dehşet verici şatoları’ sanatçının kendi için oluşturduğu sırça köşklerden başka bir şey değildir. Camus’nün bu sanatla ilgili bu görüşlerine anlatılar bakımından katılınabilir. Çünkü bizim de belirtiğimiz anlamlı örgüler oluşturarak kapalı dünyalar oluşturma anlatının doğasıdır zaten. Ama bu görüşlere ileride de göreceğimiz gibi ‘gerçek şiir’ açısından katılmak mümkün değildir. Ne ki Camus da burada sanat derken düzyazısal anlatıları ya da şiirin sadece bir biçem olarak kullanıldığı şiirsel anlatıları kastediyor gibidir zaten.
Sayfa 322Kitabı okudu
Adsız olan” Varlığı duyumsadığı yerde her şeyle ‘hısım’ olur Rilke ve orada estetik yaşantı açımlanır şiirinde: “İLERLEME Ve yine çağıldıyor benim derin ömrüm daha sesli, daha geniş kıyılardan gidiyor sanki. Hep daha hısım oluyor bana şeyler ve bütün resimler hep daha seyredilmiş. Adsız olana daha candan duyumsuyorum kendimi. Duyularımla, tıpkı kuşlarla olduğu gibi, uzanıyorum rüzgârlı göklere meşeden. ve yarım kalmış gününe havuzun batıyor, balıkların üstünde durur gibi, duygum
Sayfa 347Kitabı okudu
Reklam
Hegel’den sonra Marx kendi tabiriyle başaşağı duran Hegel’in oluşturduğu bu felsefi tarih anlatısını düzeltecek ve tarihin başlangıcına temel ilke olarak Geist’i değil maddi tözü koyacaktır. Yine Marx’ın anlatısında da süreç diyalektik yasaya göre işleyecektir. Tarihin gelişiminin itici gücü üretim araçlarını elinde tutan sınıf ile ona sahip olamayan sınıf arasındaki çelişkidir. Özetle Marx’a göre insanlık tarihi sınıflar arasındaki ekonomik savaşların tarihinden ibarettir. Marx’ın düz çizgisel anlatısı tarihöncesinin ilk komünizminden başlar. Deyim yerindeyse üretim araçlarının özel mülkiyete geçişiyle insan cennetten kovulmuştur; nihayet derinle-şen sınıf çatışmalarının geleceğin sosyalizminde ortadan kalkma-sıyla bu cennete geri dönecek ve tarih böylece sona erecektir. Albert Camus’nün çok güzel ifade ettiği gibi: “Hıristiyan dünya ile Marx’çı dünyanın” bu “birliği sarsar insanı.” Camus’ya göre Marx devrimci bir peygamber olmanın yanı sıra aynı zamanda “Hıristiyan ve bur-juva kökenli, tarihsel bilimsel bir mutlu gelecek inancı” ile “Alman ülkücülüğü ve Fransız ayaklanmalarından doğma devrimci gelecek inancını etkileme”si bakımından bir burjuva peygamberdir; tarihin tanrısının “Y’Eremya’sı, devrimin ermiş Augustinus’udur.”
Sayfa 294Kitabı okudu
Hakikat güzelliğin örtüsüne büründüğünden, yani güzellik hakikati kendi içinde sakladığından hakikat ile güzellik bir ve aynı şeydir. Dolayısıyla “Burda güzel olarak duyduğumuz o şeye”, “saf hakikat olarak” rastlarız. Güzellik aracılığıyla hakikate ulaşmak da hakikati sevebilen, güzellik duygusu geliştiğinden ona tahammül edebilen -çünkü bana göre güzellik ve iyilik arasında hiçbir ilişki bulunmadığından o dehşetten, şiddetten ve aklın arasına mesafe koyup kötü diye yaftaladığı kavramlarla da iç içe bulunabilmektedir- en saf ruhlara, demonlara nasip olabilir ancak.
Sayfa 342Kitabı okudu
Schelling sanatı doğadaki yaratıcı etkinliğin karşılığı olarak görür. Öyle ki aynı zamanda yaratıcı tinin bilinçsiz bir şiiri olmak bakımından bir sanat eseri de olan doğa objelerin reel dünyasını oluştururken sanat da ideal dünyayı yaratmaktadır. Fakat bu ikisi arasında aşılmaz bir karşıtlık yoktur. Çünkü her ikisi de yaratan tinin kendini
Sayfa 327Kitabı okudu
Anlamsız Varlık karşısındaki insan haykırır Rilke şiirinde: “Yapabildik mi hiç, bizler birer gölge ve tasarı, aceleyle olgun ve hemen soluveren davranışlarımızla bozabildik mi o kayıtsız yazların umursamazlığını?” diye. Ama yapılacak şey de bellidir: “Hem kullanılmış olan”, “hem de duygusuz ve suskun” varlığa, “bu inanılmaz toplama”, “ekle”mek “kendini güle oynaya ve yok et”mek “çıkan sayıyı sonunda”.
Sayfa 353Kitabı okudu
Reklam
“Bir yapıtın kurulması neden kutsayan ve övgü düzen bir inşadır? Çünkü yapıt, yapıt olmaklığıyla bunu talep eder. Peki yapıt böyle kurulmayı nasıl olup da talep eder? Çünkü bizzat kendisi, yapıt olmaklığıyla, kuran bir şeydir. Yapıt, yapıt olarak neyi kurar? Kendi içinden yükselen yapıt bir dünya açar ve onu tedavülde tutar” demiş Heidegger. Yani
Duino Ağıtları’nda hem hayat hem de ölümü evetlemektedir Rilke. Çünkü ikisi de varlığa aittir ve bir bütünün iki yarısıdır. Rilke, Ağıtlar’ın Lehçe çevirmenine yazdığı mektupta şöyle ifade eder bu durumu: “Ağıtlarda, hayatın evetlenmesi ve ölümün evet-lenmesi, tek şey olarak açığa vurur kendini… Bu sınırlanmamış ülkelerin ikisinde de barınan, ikisinden de bitmez tükenmez besinler alan varlığımızın en büyük, mümkün olan en büyük bilincini gerçekleştirmeye çalışmalıyız…” Çünkü “gerçek yaşama yolu” bu “iki ülkeden” de “geç”mektedir; yani “ne bura var”dır “ne de öte, ancak … ‘Meleklerin’ o bizi aşan varlıkların barındığı birlik” vardır yalnızca. İşte varlıktaki bu birlik “Sonsuz Akıntı” adıyla simgelenir Rilke şiirinde: “Sonsuz akıntı kürer bütün çağları hiç durmadan, her iki ülkeden geçip ikisinin de seslerini bastırarak gürleyişleriyle.”
Sayfa 352Kitabı okudu
Schiller, antik çağ mitolojisinin dekoruna yerleştirdiği şiirinde sanatın ve özellikle de şiirin hakikate ulaşma konusunda bilim ve felsefeden çok daha öncül olduğunu vurgular.
Sayfa 341Kitabı okudu
Sunni anlayışa göre insan yaratılmıştır, ölümlüdür. Öldükten sonra tekrar diriltilecektir ve sadece onun kuludur. Tasavvuf anlayışında ise insan Tanrı’nın özünde vardır, O’nunla birdir, bizzat kendisidir. Yaratılma insanın Tanrı’nın insan biçiminde görünüş alanına çıkmasıdır. Hinduizmin özellikle Şaivizm mezhebinde insanlar da aslında öz olarak
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.