Doğu-Batı karşılaştırması ve bu iki kültürden bir sentez yaratma çabası Tanzimat Dönemi'nden bu yana edebiyatımızın vazgeçemediği bir konu olarak güncelliğini koruyor. Piraye de bu tanımlamaya uygun aslında... İstanbul'dan Diyarbakır'a kadar uzanan bir aşk hikayemiz var kitabın ana kahramanı Piraye özelinde... Batılı ve güçlü bir kadın temsiliydi Piraye, hiçbir lafın altında kalmaz ve kendini ezdirmezdi. Ancak aşkın kapıyı aniden tıklatmasıyla gönlüne bir çiy tanesi gibi Haşim düştü. Haşim, bildiğiniz Anadolu kültüründen yetişmiş ve bağnaz düşüncelere sahip bir delikanlı! Piraye aşkı için çok seçimler, çok fedakarlıklar yaptı. Aşkı için güçlü kalmaya çalıştı. Ancak Haşim'de bunların karşılığı hiç olmadı. Doğu töresine karşı gelebilse, kararlığını ortaya koyabilse Haşim, belki bu senaryo yaşanabilirdi. Ancak kadını bir makine, eşya, beden olarak gören bir sistemde bu çok zor tabii... Hala bu sistemi savunan insanlarla günümüzde aynı havayı soluyoruz. Bu gerçekten canımı fazlasıyla acıtıyor. Yalın ve sürükleyici bir yazı diline sahip bu kitap, Piraye'nin aşkı ve yaşadıklarıyla yüreklerinizi burkacak. İçinde bulunduğumuz dünyada, kadınlar çok değerli ve önemli bizim için.. Ancak onlar sadece bedenen değil; duyguları, düşünceleri, hayalleri, yapacakları ve güçlü adımlarıyla da var. Onlar da özgür olmak, hayatlarını yaşamak istiyor. Gece 3'te bir sokakta rahatça yürüyebilmek istiyor, mini etek giymek istiyor rahatça en basitinden... Onların hak ve özgürlükleri her şeyden önemli. Ancak bu bilinçle algılarımızı açarsak bizden bir şeyler olabilir. Kadınlarımıza duyduğum saygı gerçekten çok büyük...