101 serisini severek okuyan biri olarak, psikoloji/psikiyatri alanına ilgi duyan veya kendini tanımak isteyen herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm ve tavsiye ettiğim bir kitap.
Psiko 101Paul Kleinman · Okuyan Us Yayınları · 2019468 okunma
Eğer psikolojiyle ilgileniyorsanız, psikoloji hakkında temel bilgiler oluşturmak için bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Ben bu kitaba başladığımda, kitap hakkında çok sayıda olumsuz eleştiriyle karşılaştım. Birçok uzman, kitabın pek de iyi yazılmadığını, hatta temel teorilerin tam bir şekilde açıklanmasında eksiklikler olduğunu söylüyordu. Buna katılıyorum, ancak bu kitabı okurken çok fazla ek bilgi kullandım. Herkese aynı şekilde okumasını tavsiye ederim. Özellikle psikoloji konusunda temel bilgilere sahip değilseniz, bu kitap düşüncelerinizi oldukça karıştırabilir.
Psiko 101Paul Kleinman · Okuyan Us Yayınları · 2019468 okunma
"Kaçış teorisine göre, eğer bir kişi kendisi için önemli olan standartların ulaşılamaz olduğunu hissediyorsa, kendisine uygun olmadığını hisseder ve bu nedenle benliğinin gerçekliğinden kaçma isteği duyar. Bu eğilim, örneğin, kişinin fazla uyuması, uyuşturucu kullanması veya hatta intihar etmeyi düşünmesi gibi şekillerde kendini gösterebilir.
Kaçış teorisine göre, intihar girişimini birkaç aşama izler:
1. Kişi, kendi belirlediği standartlar ile gerçeklik arasında bir uyumsuzluk fark eder, hayal kırıklığına uğrar ve kendisini başarısız hisseder.
2. Ardından kişi, başarısızlığı değişen koşullara değil, kendi eksikliklerine ve hatalarına bağlar.
3. Daha sonra kişi kendine aşırı dikkat etmeye başlar ve sürekli olarak kendi eylemlerini ve hareketlerini değerlendirir, bu da kendisine karşı olumsuz tavrını daha da kötüleştirir.
4. Ardından bilişsel dekonstrüksiyon aşaması gelir: kişi önceki bakış açılarını reddeder, daha önce belirlediği hedeflerden vazgeçer, son derece somut terimlerle düşünmeye başlar ve herhangi bir şeyin anlamını görmez. Bu yıkıcı durumda, sert önlemler, irrasyonel davranış ve olumsuz duygular yalnızca kabul edilebilir değil, aynı zamanda tercih edilir hale gelir.
Sonunda, intihar kişi için tek çıkış yolu olarak görünmeye başlar."
Albert Ellis, bunu ortaya koyuş şeklimiz ne kadar farklı olursa olsun, hepimizin, moral bozukluğuna yol açan, rasyonellikten uzak üç inancı paylaştığımıza inanır. Her inanç, içinde bir talep barındırır: insanın 'kendisi', 'diğerleri' ya da dünya' hakkında. Bu üç yaygın inanç, üç temel gereklilik olarak adlandırılır.
1. Kişi iyi işler yapmalı ve insanların da onayını almalıdır. Aksi halde iyi biri değildir.
2. Kişi diğerlerinden, kendine davranılmasını isteyeceği şekilde nazik, adil ve düşünceli davranışlar görmelidir. Aksi halde diğerleri iyi insanlar değildirler ve cezayı ve kınanmayı hak ederler.
3. Kişi istediği şeyi istediği zaman elde etmeli, istemediği de ondan uzak olmalıdır. Eğer insan istediğini elde edemezse, bu çok kötü ve tahammül edilemez bir durumdur.
Birinci inanç, çoğunlukla anksiyete, depresyon, suç luluk hissi ve utanç duygusuna yol açar. İkinci inanç ise, genelde pasif saldırganlık, kızgınlık ve şiddete yol açar.
Üçüncü inanç da sürekli düşünmeye, kendisine acımaya yol açar. Esnek olan ve talepkar olmayan inançlar sağlıka duygulara ve davranışlara yol açarken, çok fazla istek içeren talep, nevroz ve problemlere neden olur.
DISTRES: Olumsuz olaylardan kaynaklanan stres: ölüm, sevilen birinin kaybı, iş kaybı, ineinmek gibi.
ÖSTRES: Olumlu olaylardan kaynaklanan stres: korku filmi izlemek, hız trenine binrnek ya da terfi almak gibi.
Somatoform rahatsızlıklar, bireyin hbbi bir durumla açıklanamayan gerçek fiziksel şikayetlerden yakındığı bir tür ruhsal bozukluktur. Bir rahatsızlığa somatoform bozukluk tanısı konulabilmesi için belli kriterler vardır:
1. Fiziksel semptomlar, bir hbbi durumun, ilaç kullanı mının ya da başka bir ruhsal rahatsızlığın sonucu ola maz.
2. Tanı,
GÜVENSiZ DİRENÇLİ
Güvensiz dirençli bağlanmada, bebek, bağlanma figürüne karşı kararsız ya da değişkendir. Bağlanma figürü, bebekle ilgilenmek ve iletişime geçmek istediğinde onu reddedecektir. Ancak diğer zamanlar, bebek adeta yapışkan ve bağımlı bir tarzda davranacaktır. Bu tür bağlanmada, çocuk
bağlanma figüründen güven duygusunu almaz ve bunun sonucu olarak çevresini keşif için bağlanma nesnesinden uzaklaşmakta zorlanır. Güvensiz dirençli bağlanma sergileyen bir çocuk, üzüldüğünde ya da bunaldığında bağlanma nesnesinin varlığı ya da onunla iletişime geçmek onu rahatlatmaz ve sakinleşmesi zor olur. Ainsworth, genel
olarak bebeklerin °/o 15'inin güvensiz dirençli bağlanma gösterdiğini bulmuştur.
Ayrılma anksiyetesi yönünden, anne odayı terk ettiğinde bebek, aşırı derecede huzursuz oldu.
Yabancı anksiyetesi yönünden, bebek, yabancıdan korktu ve uzak durdu.
Yeniden birleşme davranışı açısından, bebek, anne odaya geri dönünce, bebek ona yaklaşsa da onunla iletişim kurmadı ve bazı vakalarda annesini uzaklaştırdı.
Ainsworth, güvensiz dirençli baglanma türünde bebeklerin güvenli bağlanmaya ya da güvensiz kaçınmalı baglanmaya göre daha az keşif yapıp daha çok agladıklarını belirledi.
GÜVENSiZ KAÇINMALI
Güvensiz kaçınmalı çocuklar daha bağımsızdır ve çevreyi keşfederken bağlanma figürünün varlığına bel bağlamazlar. Bebek sadece fiziksel anlamda değil, duygusal anlamda da bağımsızdır. Stres alhnda bebek, yardım için bağlanma figürünü aramaya koyulmayacaktır. Bağlanma figürü ise duyarsızdır, bebek zor bir durumla karşılaşhğında yardımına koşmaz; bebeğin ihtiyaçlarını reddedecek ve bebek
duygusal olarak sıkınhda olduğunda orada olmayacaktır. Ainsworth, genel olarak bebeklerin °/o 15'inin güvensiz kaçınmalı bağlanma gösterdiğini belirlemiştir.
Ayrılma anksiyetesi yönünden, anne odadan ayrıldı ğında, bebek, herhangi bir huzursuzluk belirtisi göstermedi.
Yabancı anksiyetesi açısından, bebek, yabancı odaday ken gayet iyiydi ve normal davrandı.
Yeniden birleşme davranışı açısından, bebek, annesi odaya dönünce az bir ilgi gösterdi.
Ainsworth, annenin ve yabancının, çocuğu memnun etme açısından etkilerinin eşit olduğunu belirledi.
GÜVENLİ BAGIANMA
Güvenli bağlanan çocuklar, ailelerinin ya da bağlanma figürü (AF-attachmentfigure) her kimse onun, ihtiyaçlarına cevap verecek kadar yakında olduğuna emindirler. Sorun anında bağlanma figürüne ulaşılır ve bebek için çevreyi keşif sürecinde güvenli bir dayanak olarak kullanılır. Ainsworth, çalışmasına katılan bebeklerin büyük kısmının güvenli bağlandığını belirleıniştir. Güvenli bağlanan bebekler, üzüldüğünde bağlanma figürü onu kolayca sakinleştirir. Bağlanma figürü, bebekten gelen sinyallere karşı duyarlı ve anlayışlı olur; ihtiyaçlanna uygun bir şekilde yanıt verirse eğer, bebek güvenli bağlanma geliştirecektir. Ainsworth genel olarak bebeklerin °/o 70'inin ortak davranışlar sergileyerek güvenli bağlanma gösterdiğini belirle miştir:
Ayrılma anksiyetesi yönünden, bebek, annesi ilk odadan ayrıldığında huzursuz oldu.
Çevresini keşif açısından, bebek, annesini güvenli bir dayanak olarak kullandı. Yabancıanksiyetesiaçısından,anensi odada olduğunda, bebek, yabancıya karşı sıcak davrandı. Ancak annesi dışarıdayken, bebek, yabancıya karşı sakıngan davrandı.
Yeniden birleşme davranışı açısından, bebek, annesi odaya geri dönünce mutlu ve daha olumlu hale geldi.
Psikolog John Bowlby, bağlanma sözkonusuysa bunun çocuk için ya hep ya hiç meselesi olduğunu (hayat memat meselesi) iddia ediyordu. Psikolog Mary Ainsworth ise konuya farklı bir yaklaşım getirdi. O, sözkonusu, bağlan manın niteliği olduğunda bireyler arasında önemli farklar olduğuna inanıyordu.
Bağlılığı ifade etmede 0-2 yaş, yetişkinlerle aynı ka biliyetlere sahip olmadığından, bağlanmada bireysel farklılıkları belirlemek amacıyla 1970'te Ainsworth bir değerlendirme tekniği geliştirdi ve adına Strange Situati on Classification (SSC - Yabancı Ortamlar Sınıflandırması) dedi.