Filozoflar, bu kavramsal putlarına taptıkları zaman, aslında, her şeyi öldürdüklerinin, her şeyi şeyleştirdiklerinin, dolayısıyla, taptıkları her şeyi, ölümcül bir tehlikenin eşiğine sürüklediklerinin farkında bile değiller.
"Bütün yapmalısınları sırtından atmak isteyen Nietzsche, burada yeni bir yapmalısın öğretir: Her anı, seni dehşete düşürmeden geri dönebilecek biçimde yaşamalısın! Her an, “bir daha” diyebilmelisin!
Nietzsche putları parçalayarak ebedi geri dönüş perspektifi altında şimdiki anda mutluluğu savunur. Bu tasavvurun eli kolu bağlayan, yük olan tarafını yok etmek için, bunu büyük dünya oyunu imgesinde birleştirir. Bu oyun da tekrara dayalıdır, ama oyunu burada eğlenceli olarak yaşarız. Nietzsche için Tanrı’nın ölümüyle birlikte, insan varoluşunun cüretkâr ve oyuncu niteliği açığa çıkar.
Üstinsan, dünya oyununun bu boyutuna kadar ulaşma gücüne ve hafifliğine sahip olandır. Nietzsche’nin aşması bu yönde ilerler: varlığın temeli olarak oyuna. Nietzsche’nin Zerdüşt’ü bu temele ulaştığında dans eder."
ilişkilerde, görevlerin karşılıklılığında daha fazla güven, çok çalışkanlık, çok sebat ve köstek olunmaktançok teşvik edilmesi gereken ırsi bir ölçülülük. Burada, itaat etmekle küçük düşülmeden itaat edildiğini de ekleyeyim buna… Ve hiç kimse aşağılamıyor düşmanını…
(Almanya Milli Marşının ilk cümlesi)
Almanların canı sıkılıyor şimdi tinden,
Almanlar güvenmiyorlar şimdi tine,
Politika yutuyor gerçekten tinsel şeyler için
gereken tüm ciddiyetlerini,
“Almanya, Almanya her şeyin üstünde” !!
Korkarım ki, buydu Alman felsefesinin sonu…