Kitabı okurken sürekli Yunus Emre'nin şu dizeleri geldi aklıma: "İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir." Kendilerini tanımaya, tamamlamaya çalışan 4 ayrı tohumun hikayesi... İnsanın zaman zaman kendisini sorgulamasına vesile olan bir kitap,ayrıca birçok duyguyu da yaşatan bir kitaptı. Ben çok beğendim, okunmasını da tavsiye ederim.
Her hikaye kendini yazdıracak bir yaşamda vücut bulur.Vucuda gelen şey, yüreklere de yapışır kalır. Yaratıcı bunu sana bazen okutur,bazen gördürür,bazen de duyurur.Farkedersen yaşanan her şeyin tanığı olduğunu görürsün.Fakat bu zordur. Çünkü tanık oldugunu fark edersen işin sonunda degismek zorunda kalırsın. Değişim ise herkesi ürkütür. Berberinde bilinmezi getirir çünkü .Ve bu bir çeşit sorumluluk doğurur. Kimse bir şeylerden sorumlu olmak istemez öyle değil mi? Asalak gibi yaşamı uzaktan izlemek daha makul bir düşünce gibi gelir buna nispeten. Gerçekten değişimi isteyenler hariç. Yaratıcı bu kimseleri görür ve diğerlerinin asalaklikliklarindan kurtulması için onlara gönderir. Her hikaye tanıklık ister. Bir kez tanık oldun mu bundan vazgeçemez hale gelirsin. Sen onlardan vazgeçmediğin sürece onlar da senden vazgecemezler. Böylece hikayeler hikayeleri doğurur ve her biri seni terk etmemek üzere yüreğinde yol alırlar. Eğer yüreğinde yasayan hikayeler yüzünden sana yalancı derlerse onlara en büyük yalancilarin kendileri olduğunu söyle. Çünkü kim tanık olduğu davadan yüz cevirirse, o olayın sanığı haline geliverir.