Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Resmi Tarih Tartışmaları 3 : İttihatçılıktan Kemalizm’e

Fikret Başkaya

Resmi Tarih Tartışmaları 3 : İttihatçılıktan Kemalizm’e Gönderileri

Resmi Tarih Tartışmaları 3 : İttihatçılıktan Kemalizm’e kitaplarını, Resmi Tarih Tartışmaları 3 : İttihatçılıktan Kemalizm’e sözleri ve alıntılarını, Resmi Tarih Tartışmaları 3 : İttihatçılıktan Kemalizm’e yazarlarını, Resmi Tarih Tartışmaları 3 : İttihatçılıktan Kemalizm’e yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cumhuriyet sonrasında Türk'ün diline, tarihine ve kültürüne övgüler dizerlerken, Türk etnisinin gerçek kültürünü, dilini, fiziksel yapısını ve tarihini reddettiler. Türk'ü çirkin, Asyalı ve Mongol buluyorlardı. Bu nedenle onu "uzun boylu, uzun beyaz simalı, düz veya kemerli ince burunlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik olarak değil, ufki açıdan beyaz ırkın en güzel örneklerinden biri" şeklinde betimlediler. Oysa bunlar Avrupalı'yı tanımlayan betimlemelerdi.
Sayfa 292
İttihat ve Terakki hareketinin çetecilik geleneği ise, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında önemli işlevler görmüş, ancak daha sonra yerini daha kurumsallaşmış bir yapıya terk etti. Askeri alanda çetelerin yerini düzenli ordu alırken, siyasi alanda işi "kılıfına uydurma" konusunda önemli adımlar atıldı. İkinci Grubun ve sonra
Sayfa 276
Reklam
faşist zihniyetin tezahürleri:
1930 yılında da Adliye Vekili, adalet mekanizmasının en tepesindeki kişi, Mahmut Esat Bozkurt şöyle konuşuyordu: " Benim fikrim, kanaatim şudur ki, dost da düşman da dinlesin ki bu memleketin efendisi Türktür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.
Sayfa 217
Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayan iktisadi ve toplumsal yaşamın Türkleştirilmesi, yasalarla desteklenmiş, 1925 tarihli Memurin Kanunu'nun 4. maddesinde kamu görevlisi olmak için belirtilen "Türk olmak" önkoşulu, ancak 1965'te çıkarılan Devlet Memurları Kanunu ile "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" olmak şeklinde değiştirilmiştir
Sayfa 221
Varlık vergisi, iktisadi Türkleştirmenin en önemli uğrak noktalarından biridir. Ama aynı zamanda nüfusun gayrimüslimlerden arındırılması hedefine de hizmet etmiştir. Komisyonlar tarafından hiçbir hukuki temele dayanmadan, keyfi olarak tarh edilen vergiler, itiraz hakkının tanınmaması, 15 gün içinde ödeme zorunluluğu, ödeyemeyenlerin çalışma kamplarına gönderilmesi, yaygın olarak sanılanın tersine azınlıkların yalnızca zengin olanlarından değil, şoför, seyyar satıcı, işçi, hademe gibi dar gelirli olanlardan da gelirlerinin kat kat aşan oranlarda alınması, tipik faşizan devlet anlayışının ve ırkçı bir Türk milliyetçiliğinin tezahürüdür. Ekonomik zenginliğin el değiştirmesi bütün açıklığıyla görülebilir: Varlık Vergisi sürecinde, vergiyi ödemek için azınlıkların ellerinden çıkardıkları gayrimenkullerin değer olarak %97.7'si Müslüman-Türkler satın almıştır. Bunların en değerlilerini de Sümerbank, Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye Şeker Fabrikaları gibi Kamu İktisadi Teşebbüsleri, İş Bankası gibi milli bankalar, Umum Sigorta, Milli Reasürans gibi milli sigorta şirketleri, İstanbul Belediyesi ve Vakıflar Umum Müdürlüğü gibi resmi ve yarı-resmi kuruluşlar satın almıştır.
Sayfa 226
1830 -40'lı yıllarda Abdulhamit'in devleti merkezileştirme çabaları çerçevesinde, gerçekleştirdiği, Hans-Lukas Kieser'in "iç-sömürgeleştirme" ve "iç-fetih" olarak adlandırdığı Kürdistan'a düzenlenen kanlı seferlerden başlayarak, Kemalist devletin Milli Mücadele'de verdiği özerklik sözlerini tutmayacağının anlaşılması üzerine başlayan isyanların kanla bastırılması ve nihayet 1937 yılında Dersim'deki etnik kırım süreçlerinden geçtikten sonra, 1990'lardaki yoğun köy yakma/boşaltma ve geniş çaplı göçertmeye kadar uzanan ve bugün de çözüme ulaşmamış çatışma ortamını içeren uzun bir tarihsel dönemde Kürtler Türkleştirme sürecinin hedeflerinden biri oldu.
Sayfa 230
Reklam
Bu gerçeği dönüşüme uğratmadan, yani İT ve Cumhuriyet'in Müslüman-Türk-Sünni kimliği dışındaki kimliklere bakışının kitlesel desteği zayıflatılmadan Türkiye'de demokratikleşme için herhangi bir umut beslemek mümkün olmayacak.
Sayfa 234
Aka Gündüz'ün Türklüğe boyun eğmeyeni kahretme yemini bugün de, örneğin 23 Nisan törenlerinde çocuklara en çok okutulan şiirlerden biri olan Arif Nihat Asya'nın "Bayrak" adlı şiirinin "Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım/Seni selamlamadan uçan kuşun/yuvasını bozacağım" dizelerinde, ya da Ermeni ve Rum okulları dahil, bütün okullarda her gün çocuklara içirilen "varlığım Türk varlığına armağan olsun" diye biten antlarda, emekli subayların kurduğu derneklere, silah üzerine el basılarak edilen üyelik yeminlerinde geçen, "Türk oğlu Türküm soyumda dönme yok, bu uğurda ölmek var, öldürmek var," gibi sözlerde ve daha nicelerinde hâlâ yaşıyor, yaşatılıyor, çocuklar böyle büyüyor, "azınlık" denilen Türk olmayanlar böyle bir ortamda yaşıyor. İttihatçı gelenek hayatın her alanında devam ediyor
Sayfa 208
Özetle Jön Türk'ü "reformcu", "ilerici" kılan, onun reform taleplerini meşrulaştıran, bizzat onun entelektüel kapasitesi, yetkinliği, gücü değil, Batı'ya, Batı'dakine ilişkin bilgisidir. İşte bu algılayış tarzıdır ki Gül Baba'yı aziz haline getirmekte, İbrahim Temo kendisine hakaret eden kişiyi düelloya davet edebilmekte, okuldaki ıslah istekleri, "batıdaki okulları benzemek'e indirgenerek tartışılabilmektedir
Sayfa 182
İbrahim Temo, Pierre Lermit'in tarihte oynadığı rolü biliyordu ve okuduğu Fransızca kaynaklardan, onu -kendi kültürel kodları bağlamında düşünüldüğünde elbette haklı olarak- bir kahraman olarak tanımlayan Fransız entelektüellerinin düşüncelerinden onun hayatı hakkında bilgi ve fikir sahibiydi. İbrahim Temo'nun tarihsel bir kişilik olarak
Sayfa 179
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.