Hayat, Allah’ın en büyük eseri, kâinatın en büyük neticesidir.
Cenâb-ı Hak, o en büyük eserinde kendi cemâlini ve kemâlini kendi bizzât müşahede ediyor.
Meselâ, değirmenin buğdayları nasıl öğüttüğünü görüyoruz, midenin gıdaları nasıl hazmettiğini de az çok biliyoruz.
Kulaktan giren sesin, yahut gözle seyredilen bir yazının aklımızda ilim olarak teşekkül etmesinde de birçok manevî fabrikalar çalışmakta ve bunları ancak Cenâb-ı Hakk’ın bizzat kendisi seyretmektedir.
Öte yandan, görme, işitme, rızık, şifa gibi hayata lazım olan şeylerin yaratılmasıyla da birçok İlâhî ısim tecelli ediyor. Bu tecelliler de hayatın Allah’a bakan gayeleri arasındadır.