Susmak; bir damla gözyaşının içine sığdırılmış, onlarca kelimenin özeti, bazen de boğazında yutkunamadığın bir ağrı gibidir. Kimi zaman bir zaruret, kimi zaman mecburiyet, kimi zaman da keyfiyetle bir duruş biçimidir. Bir dua, bir yakarış, bazen de ah dolu bir bedduadır. Ne yiğitlik, ne de kalleşlik, bazen gereken, bazen de tenezzül edilmeyendir. Aciz saymaktır; kelimeleri, yok saymak ve sessiz bir başkaldırıdır. Anlaşılması en zor olan, beş duyu organının çaresizliğidir. Saklanmak, saklamak, gizemli; kâh nazarından korkulan, kâh gazabından…
Dilin çaresizliği, konuşamamanın acizliği, bazı bazı asaleti… Tek kelimeye sığdırılan, bir devrim… Bakıştan, duruştan, az/dan öz/ü anlamak. Zihnine değen, her lakırdının kalemsiz kâtibi… Kimi zaman içinde gezinen huzursuz bir tilki, kimi zaman da, sinsi sinsi ruhunu kemiren bir kurt. Bazen utanç sebebi, bazen de bilge bir duruş. Hor görmek muhatabını, zekâsını sorgulamak, ön yargı ile önsezi arasında sıkışmış bir aşağılama biçimi. “Nasıl olsa anlamayacaksın” demek, anlatamayacağını hesaba katmadan. Bazen arsızca üste çıkmak için, sükûtun gururlu gölgesine sığınmak. Ayla Kapıcı/Ruh Bedene Küserse