Rabbim! Beni bu adi dünyadan kurtar. İzin ver ateşte
yanan kelebek gibi senin ateşinde yanayım. İzin ver dünya ve
içindeki her şeyden geçeyim. Yüreğimi baştan aşağı ele geçir
ki, başkasına veremeyeyim… İzin ver melekler gibi tertemiz
semanda uçayım…
İftihar ve şehadet arasındaki fark; ölü toprak ile ruhlar âlemi arasındaki fark kadardır. Başkası anlamasa da benim için mühim değil. Sen anlıyorsun ya, bu bana yeter…
Biz Filistinli fedailerin kahramanca intihar saldırılarını biliyoruz. Biz kendimizde bunu tecrübe etmişiz ve değerini biliyoruz. Kendimizi kurban olmaya adamışız. Hayatı şahadette görüyoruz.
Şehadet şerbeti bana ne tatlıdır. Acılarımın en iyi ilacı, en iyi kaçış yolum, deruni kederlerimin en iyi dermanı, iftiharla dolu zafere giden yol, dünya ve ahiret ticaretinin en karlısı… Doğrusu ne kadar da tatlıdır.
Bütün güzelliklerine, bütün güç ve zorbalıklarına, bütün dağlarına, bütün göklerine, bütün deryalarına, bütün çöllerine ve bütün varlığına veda ediyorum. Yanmış ve kederle yoğrulmuş bir kalple rabbime gidiyorum. Her şeye gözümü kapatıyorum.
Ben yabancıyım. Her kes beni garip görüyor. Fikirlerimi, yakan aşklarımı, fedakârlıklarımı, her şeyden vazgeçmişimi, sabır ve tahammülümü, acılarımı ve kederlerimi, cesaretimi ve tehlikeye atlayışımı her kes garipsiyor.