Değerli şair Nurullah Genç, kitabında yine duygularını güçlü bir sekilde konusturmus. Şair, siirlerinin bazı yerlerinde okurunun, Rodrigo'nun efsunlu konçertosunda dağılmasını ve Neruda'nın umut ve umutsuzluğu arasındaki gidip gelişleri de hissetmesini istiyor ve bunu da bir bakıma itiraf ediyor sanki. Bu arada musikinin insanda hissettirecegi duygulara da değinmeden geçemiyor.
Gizemli bir yâr var ve onu yalnızlığı seven bir mâvera, gülümseyen bir rüya olarak tanımlıyor. Dolunay gibi yüzüyle onun, yüreğini aydınlattığini da dile getiriyor. Yer yer onu yaşamadan olmeyecegini de belirtiyor. Bir yandan hüzünlü olduğunu dile getirirken diğer yandan asude olduğunu da söylüyor. Bu gelgit de vurgunlugunun asıl nedenini keşfetmeye çalışıyor.
Aslında kitabı okudukça şairin, Rüveyda ya ve ondan yola çıkarak hissettiği gizemli yâre şiirler yazdığını düşünüyorum. Ve sanırım şair, Rüveyda yi terkedip gizemli yâre kayıyor. Ve o yâr, gözlerini kapadiginda onun içinde kaybolacagini düşünüyor. Demek ki yâre hapsolmuş.
Belki de bütün bunlar şairin, sevdiğinde kendisini bulma yolunda olmasıdır. Kendini ararken de acizligini hissedip mükemmel olana ulaşma arzusuyla perişan olmasıdır. Mecnun un Leyla yi severken asıl aşka varması gibi. Ama bence şu da bir gerçek ki yârdan es geçilemez. Çünkü yâr, Allah in bir armağanıdır.