Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mimari Eleştiri Metinleri

Rüya, İnşa, İtiraz

Uğur Tanyeli

Rüya, İnşa, İtiraz Sözleri ve Alıntıları

Rüya, İnşa, İtiraz sözleri ve alıntılarını, Rüya, İnşa, İtiraz kitap alıntılarını, Rüya, İnşa, İtiraz en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı da çoğulluğu bir veri olarak kabul eder, ama çoğulculuğu en kesin bir biçimde engeller. Daha da çarpıcı bir ifadeyle Osmanlı sistemi, herkesi kendi cemaatinin hoşgörüsüzlüğüne emanet eder. Kimsenin farklı olma, hele hele cemaatsiz olma hakkı yoktur. Herkesin bir dinsel-etnik cemaat içinde yer alması zorunludur. Bu farklı cemaatler ise üyelerinin yaşam, düşünce ve statülerini gayet kesin biçimde denetlerler.
Sayfa 167Kitabı okudu
Modernleşmenin getirdiği değişimlere karşın, ne denli kesin kültürel süreklilikler içeren bir toplumda yaşadığını anlamak isteyenlere küçük bir (hafif mimari) deney önereceğim: Bir asansöre kalabalıkça bir grupla birlikte binsinler. Türkiye'de asansöre binenlerin genellikle birbirlerine bakacak konumda arkalarını asansör çeperlerine vererek durduklarını gözleyeceklerdir. Oysa, ABD'de ve batı Avrupa'da herkes birbirine arkasını döner ve yüzünü kapıya verecek biçimde durur. Değişen şey asansörün mimarisi değil, onun kullanımına ilişkin kültürel kalıplardır. Kırma çatılı Türk evleri, bire iki oranlı pencereler, çıkmalar ve cumbalar yapanlara, Mimar Sinan'dan esinlenip (ne demekse?) üniversite planlatanlara bir kez daha duyurulur: Kültürel süreklilik imgelerde değil, davranış ve anlamlarda gizlidir.
Sayfa 31
Reklam
Korumak için yola çıkanlar onlara zamanın verdiğinden çok zarar verirler. Ama bir hizmet yaptıklarına inanmayı da sürdürürler. Ancak bu yetmez: Tarihsellik kavrayışları temsilde odaklandığından, sahte tarihsel yapılarla Disneylandlar kurar, tarihi kurtardıklarını sanırlar.
Sayfa 138Kitabı okudu
Mimarlık düşüncesinin işe yarar olmak gibi bir zorunluluğu yok. Düşüncenin düşünmek dışında bir başka edimi var etmesi, desteklemesi, kolaylaştırması, özetle araçsal rol oynaması gerekmiyor. Ancak, böyle bir zorunluluk olmasa da araçsallığın yolu tıkalı değil. Hatta, mimari düşünce üretimiyle yeni tanışırken araçsallıktan kaçınmak özellikle zor gözüküyor. Bu gibi durumlarda mimarlık düşüncesinin ve genelde her tür düşüncenin güncel sorunlara somut yanıtlar üretmesi, yani işe yaraması, üstelik ivedilikle işe yaraması beklenir. Ne var ki, araçsal düşünmenin, sadece mimarlıkta değil her alanda, bazı tehlikeleri var. Her şeyden önce, araçsal düşünmek hemen daima toplumun büyük kesiminin üzerinde uzlaştığı ve dolayısıyla içeriksizliğe varacak kadar basmakalıp hale gelmiş sorulara cevap arama yönelimidir. Bunun anlamı, araçsallığın özellikle klişeleri yeniden üretme konusunda verimli bir düşünme biçimi olduğudur.
Sayfa 25
Kültür, bir gruba ait olma imkanı verir, ama başka grupları dışlamaya da aynı oranda yarar.
Sayfa 23
Burada tarihsel olanın genellikle bugün inşa edilmiş gibi pırıl pırıl yenilenmesi beklenir. Patina yapının yüzeyinden silinmelidir ki, o yapının restore edildiği anlaşılabilsin.
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
Kültür, bir gruba ait olma imkanı verir, ama başka grupları dışlamaya da aynı oranda yarar.
Sayfa 23
mimarlık ürünü hâlâ bir toplumsal hizmeti vermenin zorunlu aracından ibaret. O yapıtın kendi özgül estetik anlamı, ona ilişkin bir kalite beklentisi yok. O yalnızca bir araç. Hangi kalite düzeyinde olursa olsun, sadece belirli metrekare ve metreküp inşa edilmiş alanı içermesi yetiyor. Sadece o kalite düzeyinde yapılması bile hem asli işlevini yerine getirmesini hem de, örneğin, bir politikacı tarafından övgülerle hizmete açılmasını sağlamaya yetiyor.
Sayfa 111Kitabı okudu
Burada restorasyon demek, yapının yaşını sıfırlamak, taksimetreyi başa almak demektir.
Sayfa 136Kitabı okudu
Kültürel Süreklilik ve Mimarlık
Acaba, mimari bağlamda iddia edildiği ve yakınıldığı kadar keskin bir kültürel kopukluk yaşıyor muyuz? Yanıt şöyle olmalı: Modernleşen bir toplum kendi Modernöncesi kültürel birikimine ne kadar yabancılaşıyorsa, biz de o kadar yabancılaşıyor ve kopuşlar yaşıyoruz. Ama, aynı zamanda da, amaçlamasak, hatta aksini düşlesek bile, kendi kültürel geçmişimizle bağlantılı kalmayı sürdürüyoruz. Örneğin, artık standart konut tipimiz apartman olduğu için, tabii ki bir kopuş yaşıyoruz. Ancak, içinde yaşadığımız apartmanlar ne plan düzenleri, ne döşenişleri, ne de toplumsal anlamları açısından Fransız ya da İtalyan apartmanlarına benziyor. Onlar beğenelim, beğenmeyelim, Türk apartmanları. Her apartmana mutlaka balkon yapıp, her apartmanda o balkonu zamanla iç mekana katıyorsak, bunun tarihsel süreklilikten başka bir şeyle ilgisi yok. Çünkü, bu toplum hala kamusal mekanla özel mekan arasındaki geçişi sağlayan balkon gibi alanlara alışık olmayan bir kültürün mirasçısı olmayı sürdürüyor. Sonuçta, her balkonda özelin kamusal mekanla kesişmesinin yarattığı rahatsızlık ortadan kaldırılıp, o bölgenin eve katılması kaçınılmaz oluyor.
Sayfa 30
Reklam
... gördüğünün düş olduğunu kavramak düşünden vazgeçmeyi gerektirmez.
Sayfa 21
Mimarlık ve sanat söylemleri de dahil her mecra hakikati yeniden kurar; ama evrensel bir hakikati değil, kendi özgül hakikatini inşa eder. O yüzden de her yeni düşünme ve eyleme imkanı dünyanın yeni bir kavrayışını ve değişimini ifade eder.
Sayfa 19
Öğrenirken içselleştirme ve koşullanma süreçleri ne kadar sağlam biçimde tesis edilmişse, tasarım veya genelde sanat ürününü varedecek bilgi birikimi ne kadar fazla ikna ediciyse, düşyıkımı yaşama ihtimali o kadar azdır. Kişi, ürününü temellendirdiği bilgilerin geçerliliğinden hiç kuşku duymayacak kadar onlara "inanmışsa", dış dünyada karşılaştığı durumlar ile kendi bilgi birikimi arasında o kadar az çelişki üretir. Böyle tasarımcılar o metaforik anlamdaki kabusları görmezler. Hep mutlu bir rüyada yaşar giderler. Tabii ki düş yıkımlarıyla da hiç karşılaşmazlar. Fakat öyleleri tasarım alanında yeni sözler söyleme, yeni fırsatlar tanımlama, dünyaya yeni bir biçimde bakıp yeni teşhisler koyma, dolayısıyla da yeni sonuçlar üretme iktidarında pek olmazlar. Öğrenegeldikleri gibi yaşar ve çalışırlar. Çoğunluk öyle yapar.
Sayfa 19
Ancak, içinde yaşadığımız apartmanlar ne plan düzenleri, ne döşemeleri, ne de toplumsal anlamları açısından Fransız ya da İtalyan apartmanlarına benziyor. Onlar beğenelim, beğenmeyelim, Türk apartmanları. Her apartmana mutlaka balkon yapıp, her apartmanda o balkonu zamanla iç mekana katıyorsak, bunun tarihsel süreklilikten başka bir şeyle ilgisi yok. Çünkü, bu toplum hala kamusal mekanla özel mekan arasındaki geçişi sağlayan balkon gibi alanlara alışık olmayan bir kültürün mirasçısı olmayı sürdürüyor. Sonuçta, her balkonda özelin kamusal mekanla kesişmesinin yarattığı rahatsızlık ortadan kaldırılıp, o bölgenin eve katılması kaçınılmaz oluyor.
Her dışavurum yeni bir gerçek tanımı yapar.
Sayfa 18
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.