"Elbette arar insan kendini!" demişti. "İnsan ömrü zaten kendini aramakla geçmiyor mu? Atina Akropolü'nün alnına boşuna mı yazmışlar Sokrates'in 'Kendini ara' özdeyişini? Fransız hocalarınız size 'Connais-toi, toi-meme' sözünü öğretmediler mi? 'Kendini tanımak' kendini 'bulmakla' mümkündür. Bulmak için de durup dinlenmeden aramalıyız!...
Zaten bu toplum, aydınları, ileriyi görenleri, erken doğmuşları yiyerek geliştiği içindir ki ilerleme kaplumbağa hızına eşit olmaktadır. Bu düzensiz toplumda mert insanın, iyi insanın, aydın insanın manevra alanı çok dardır.
"İşte o günden beri bir takım insanlar büyük kitlelerin beynini mistik ve metafizik düşüncelerle bağlayarak yoksul insanları emirlerinde kullanıyorlar ve kocaman tapınakları da bunun için yapıyorlar!"
Sakallı Celal her gittiği yerde softalarla çatışır, bu yüzden olüm tehlikeleri de atlatmıştır. ama onu sakıncalı bulanlar, sadece bilgisizler değil, sözümona aydınlardır da. Öğretmenlik ettiği geri bir taşra kasabasında, Sakallı Celal öğretmenler odasına Avrupalı bir böcek bilginini toprakta incelemeler yaparken gösteren bir fotoğraf asmıştır. Bir gün sonra gelir bakar ki, duvarda fotoğraf yok. Sorar soruşturur; meğer öğretmenler bilginin şapkasından tedirgin oldukları için kaldırmışlar fotoğrafı. Bunu öğrenince Sakallı Celal bağırır onlara, "Ulan" der, "adam sizin hatırınız için güneşin altında başı açık mı çalışsın?"