Bazı öyküler beni içine alamasa da genel anlamda kitabı çok beğendiğimi söyleyebilirim. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Kırılgan, hüzünlü ve sevimli öyküler okumak isterseniz tavsiye ederim :)
Willa Cather, “ Aslına bakarsanız insana ait sadece birkaç tane öykü vardır. Ve bu öyküler çağlar boyunca daha önce hiç anlatılmamış gibi tekrar tekrar anlatılır.” der. Son derece haklıdır haklı olduğu şey şudur ki hepimizin gözünün önünde olan olaylar, ucundan kıyısından hayatımıza dokunan şeyler yazarlar tarafından alınır, süslenir ve derin bir bakış açısı katılarak önümüze sunulur. Tıpkı “Sandık Lekesi” ndeki öyküler gibi. Yazar dili o kadar güzel kullanmış ve betimlemeleri yerlerine öyle denk getirmiş ki bir güvercinin kanadını kaldırırken hissettiği ferahlık gelip oturuyor siz kitabı okurken içinize. Bazen bir dert dile geliyor bazen bir kabadayı hisleniyor. Bitkilerin bile anlatacak şeyleri var bu kitapta. Dökülmüş saçın dökülmemiş olana sitemi. Bir yılanın da merhamet edebileceği; okudukça açılan dünyanın değişik kapıları. Bir yazarın dilini varsa ilk öykülerinde keşfetmek size de kolaylık sağlayacaktır. Okuyun bence .
Bazen düşünüyorum. İnsanların insanlardan, kendilerinden sakladıkları ağlamaları, suskunlukları, kuytularını, girdaplarını sadece kitaplarda veya filmlerde görebilirmişiz gibi geliyor. Bu söylenememişlikle varlığını katmerleyen hislerin istilası kendini ancak iyi bir sanat eserinde aşikar ediyor gibi. Kitaptaki ikinci öykü tacettin'i asla unutmayacağım.