Sarık ve İstanbulin kitaplarını, Sarık ve İstanbulin sözleri ve alıntılarını, Sarık ve İstanbulin yazarlarını, Sarık ve İstanbulin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı İmparatorluğu her türlü dış temasa düşman, her türlü etkiye karşı korunaklı, kapalı bir kutu olarak yaşamadı. Tam tersine, bağrında yaşayan boyun eğitilmiş halklar -- örneğin Ortodoks Rumlar--ve başka yerlerden gelmiş insanlar --esirler, Yahudiler, dönmeler--, İslam topraklarında gayrimüslimlerin --Hristiyanlar ve Yahudiler-- dinsel özgürlüğüne ve konuşulan dillerin Osmanlı şehirlerini Babil kulesine dönüştüren çokluğuna duyarlı Batılı seyyahları şaşırtan o kozmopolit karakteri imparatorluğa kazandırıyordu.
Venedik'in sözde deniz üstünlüğüne hiç kanmayan Fransız Joachim du Bellay onlarla şöyle alay ediyordu:
Denizle evlenmeye giden su ihtiyar boynuzlular
Onlar kocalık ederken, Türkler de denizle zina yapar.
Türkler hakkındaki söylem sürekli değişiyordu: Bir savaş hazırlığına girilmişse, insan soyunun en kötü örneği haline geliyorlardı; Osmanlı sarayıyla iş yapma isteği bu ön yargıları yumuşatıyordu; İstanbul'da ikamet eden yabancıların gözlemleri ise Batı Avrupa'da geliştirilen bu ön yargılardan genellikle uzaktı. Onların gaddarlığından ürkülüyor, ama güçlerine ve "sağlam disiplin" lerine saygı duyuyorlardı. Fatih Sultan Mehmed'den Kanunî Sultan Süleyman'a varıncaya dek, kendilerinden korkulan ve ya hayranlık duyulan Türk'ler, Hristiyan âleminin saplantılı merak konusu olmayı sürdürdüler.