Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sarık ve İstanbulin

Jean - François Solnon

Sarık ve İstanbulin Gönderileri

Sarık ve İstanbulin kitaplarını, Sarık ve İstanbulin sözleri ve alıntılarını, Sarık ve İstanbulin yazarlarını, Sarık ve İstanbulin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
720 syf.
9/10 puan verdi
Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa
Fransız tarihçi tarafından ele alınan bu eser Osmanlı devleti ve İslam topraklarına karşı yıllardır oluşmuş ön yargıları yıkıyor. Osmanlı Devleti’nin batıdan esinlendiği kadar batının da yani Avrupalı devletlerin Osmanlı’dan nasıl etkilendiklerini kaynaklarıyla bizlere aktarıyor. Osmanlı Devleti’nin ikinci Viyana bozgununa kadar ki oluşturduğu korku ve endişeyi kılabileceğini gösterdikten sonra Batı artık İslam’ı yenebileceğini düşünmeye başlamıştır. Zaten ondan sonra kutsal ittifak oluşmuş ve batılı devletler Osmanlı devletine karşı ittifak olarak savaşmaya ve geldikleri yere onları atmaya çabalamışlardır. Tabii ki bu istedikleri gibi kolay olmamış yıllarca sürmüştür. Bu süre zarfında Osmanlı devleti ile batılı devletlerden Venedik Avusturya ve Rusya gibi yerler ticaretlerini sürdürmüş gerektiğinde Fransa gibi askeri ittifak yapan Hristiyan devletler de olmuştur. Bu yönüyle bakıldığı zaman Osman ve batı dünyası kaynaşmıştır. Kitap hem ön yargıları yıkmak da hem de iki farklı kültürün nasıl kaynaştığını gözler önüne sermektedir. Bu yönüyle kesinlikle okumayanlar için bu kitabı tavsiye ederim.
Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa
Osmanlı İmparatorluğu ve AvrupaJean - François Solnon · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201948 okunma
Sarıklı adam hâlâ ürkütücü ama kıymetli bir düşmandır ; hâlâ şeytan diye kınanır ama çekici ve zehirli bir cazibeye sahip bir şeytan söz konusudur
Reklam
Yüzlerce yıllık bir kültürün kaybolacağı korkusuyla akıllarını yitirecek gibi olan batılı hümanistler, fatih Sultan Mehmet 'in eğitimin bilselerdi epey şaşırırlardı
720 syf.
9/10 puan verdi
#jeanfrancoissolnon Birçok yerli kaynağın aksine kıyaslamalı (övgü ve yergi birarada) bir Osmanlı tarihi olmuş. Meraklısına tavsiye ederim. Osmanlının kuruluşundan sonuna kadar sosyal hayat, ekonomi, savaşlar, yönetim, maliye, vs... bir çok konuya değinilmiş.. Kuruluş dönemi olayla, denizcilik, ticaret, fetret devri, lale devri, rusya ve avrupanın yaklaşımı Osmanlının dünyada meydana gelen olaylara tepkisi ve tedbirleri, taht oyunları ve kadınların etkileri, cem sultan olayı, Selim, genç Osman dönemi, 2 Mahmut dönemi reform hareketleri. Osmanlıda yaşayan her dinden toplumlar. Jön Türkler ve dahası. 100 yıl savaşları dönemi ve 30 yıl savaşları dönemi avrupa ve Osmanlı. Balkan savaşları öncesi durum ve 1. Dünya savaşı öncesi siyasi durumun değerlendirmesi okunmalı. Deniz savaşlarındaki kayıplar için güzel bir kaynak.
Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa
Osmanlı İmparatorluğu ve AvrupaJean - François Solnon · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201948 okunma
1705'te saatçi Isaac Rousseau karısını ve çocuğunu Cenova'da bırakıp İstanbul'a yerleşti ve kendisine gösterişli - ve sözde - saray saatçisi unvanını verip ,saat parçalarını onarmaya başladı.istanbul'da altı yıl kaldıktan sonra Cenova'ya döndü: Jean -Jacques Rousseau,"bu geri dönüşün meyvesi" oldu.
Sayfa 119 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Padişah 3. Mehmet ve İngiliz Org'u hikayesi
Osmanlı sarayı ile İspanyollara karşı olan ittifakını güçlendirmek ve ingiliz tüccarlar lehine kapitülasyonları pekiştirmek isteyen Ingiltere Kraliçesi I. Elizabeth de 1599'da Sultan II. Mehmed'in eşine bir org armağan etmişti. Kendisi de müzisyen olan kraliçe, aslında Osmanlıları William Byrd veya John Dowland'ın müziğiyle
Sayfa 543Kitabı okudu
Reklam
Gayrimüslimler ilk kez Osmanlıya silah sıkıyor
27 Temmuz 1890 Pazar günü Kafkasya kökenli bir grup Ermeni devrimci Ermeni Patrikhanesi'ni işgal etti. Patriği kendilerine katılmaya zorladılar ve sultana karşı kaleme alınmış bir bildirgeyi halka okudular. Polis ateș açtı ve yirmi kişi hayatını kaybetti. 1453'ten beri ilk kez, Hiristiyanlar Istanbul'un içinde Osmanli kuvvetlerine saldırmaya cesaret etmişlerdi.
Sayfa 526Kitabı okudu
Islahat Fermanı'ndan sonra Cizye vergisinin yeni adı Bedel-i Askeriye
Hıristiyanlar ve Yahudiler artık Müslümanlardan daha aşağıda uyruklar değildi. O güne dek onların daha aşağı konumda olusuna iŞaret eden cizye vergisi kaldırildı. Vergi veya adalet konusunda elde edilen esitlige, vazifelerin eşitligi de eşlik ediyordu Artık herkes zorunlu askerlik hizmetine tabiydi. Ama gerçekte, Türkler Hiristiyanları silah arkadaşı olarak kabullenmeyi reddettiler. Hiristiyanlar askerlikten muat tutuldu ve bunun yerine "bedel-i askeriye" adı verilen bir vergl ödediler. Osmanlı ordusunda ilk kez 1912'de silah altına çağrılacaklar, ama Türk subayların güvenini pek kazanamayacaklardı.
Sayfa 522Kitabı okudu
Abraham Kamondo ve Kamondo Merdivenleri
Belki de Avusturya-Macaristan tabiiyetinden olan Abraham-Salomon Kamondo, aynı zamanda sultanın Yahudi tebaasındandı Otuz yıl boyunca Istanbulda bankerlik yapan, Tanzimat sadrazamlarının yakın dostu ve danışmanı olan Kamondo, sultan tarafından da birçok nişanla taltif edilmiş, hatta kendisine Pera ile Galata'da bina ve arazi sahibi olma imtiyazı verilmişti. "Doğu'nun Rothschildi" lakabı takılan Kamondo, özellikle Osmanlların Kırim Harbi harcamalarının finansmanı çabalarıyla sivrilmiş, modern bankaların kuruluşuna katılmış ve "Kamondo merdivenleri"nin bugün de kanıtlamaya devam ettiği üzere, Istanbul da şehircilik faaliyetlerinde de bulunmuştu.
Sayfa 518Kitabı okudu
İstanbul'un Muhafazakar semtleri
İstanbul'un içinde de yeniliklere direnen adacıklar mevcuttu; buralarda zamanın hiçbir etkisi olmamış gibiydi. Silah pazarı böyle yerlerden biriydi: Théophile Gautier, "Yeni fikirlerin hiçbiri buranın eşiğinden adım atmamış; eski Türk hizbi Hristiyan köpeklere karşı 2.Mehmet zamanındaki kadar derin bir aşağılama duygusu ile buraya çöreklenmiş" diyordu. Anadolu yakasındaki Üsküdar'da geçmişe yönelik aynı bağlılığı sergiliyordu. Seyyahımız "birkaç kürek darbesiyle aşılacak kadar dar olan bu suyolunu Avrupa'ya ait hiçbir fikir geçememiş, reform oraya hiç girmemiş gibi" diye yineliyordu. Geniş sarıklara ve şalvarlara sadık bu Türkler için, Batı'dan gelmiş yeniliklerde her zaman şeytani bir yan vardı. Bunların ülkelerini tehdit ettiğini düşünüyorlardı.
Sayfa 511Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı kadın Sultanları ilk kez dışarı çıkıyor
Hanedanın prensesleri, sultan'ın eşleri, cariyeleri ve hasekiler piyanist olmakla veya Londra yada Paris'te giyilen elbiselerle yetimmiyorlard. 2. Mahmut devrinde sultan'dan eglenmek için dışarı çıkma iznini kopardılar. Gerçi vücut hatları ferace ile gizleniyor, başlar çarşaf, yüzden yaşmak ile örtülüyordu, dışarıda hiçbir zaman yanlız çıkamıyor, onlara eşlik eden harem ağaları kendilerine emanet edilmiş küçük kadın topluluğunu amansız bir hava içinde kolluyor, ellerinde su aygırı derisinden kırbaçlarla meraklıları uzaklaştırmaya hazır bir halde bekliyorlardı. Yine de saray kadınları şehri, sakinlerini ve dükkanları keşfedebildiler. Avrupalı semtlerdeki dükkanlarda alışveriş ediyor ve küçüksu'da tamamen özgür bir şekilde dolaşıyorlardı; Gérard de Nerval'in saptamasına göre, "çünkü onlara saygısızlık etmenin tehlikesi öyle büyüktü ki, kimse buna yeltenemezdi."
Sayfa 509Kitabı okudu
Osmanlı'da düşman kellesi sergileme adedi
Yüzyıllar boyunca Bab-ı hümayun'da korkunç bir süs göze çarpıyordu: içinde imparatorluğun düşmanlarının tahnitlenmiş başlarını teşhir edildiği "ibret nişi." Padişahın paşaları ezelden beri zaferlerinin nişanesi olarak İstanbul'a mağlupların cesetlerinden kesip alınmış kulakların ve kellelerin konduğu torbalar gönderirlerdi. Her komplocu veya asi, gözden düşmüş bir vezir başının günün birinde dehşetten taş kesilmiş bir kalabalığın karşısında ihanetinin veya yetersizliğin kanıtı olarak teşhir edileceğini bilirdi. 19 yüzyılın başına kadar Türkler bu uğursuz adedi sürdürdüler. Arnavutluk bağımsız mücadelesini talihsiz kahramanı Tepedelenli Ali, Yanya sancağının valisi bir paşa olduğu için, başına bu eski konumunun getirdiği saygı ile davranılmıştı. Şubat 1822'de sarayın kapısına değil birinci avlu'daki yüksekçe mermer taşın (Seng-i İbret/ibret taşı) üzerine yerleştirilmiş, üstüne de hakkında suçlamanın yazıldığı bir yafta konulmuştu. Normalde kesik başlar Bab-ı Hümayun'un önünde kazıklara dikilirdi: 1812'de Arabistan'ın vahabi reislerinin veya 1821'de itimat mektubunu sunmak üzere saraya gelen İngiltere sefiri'nin gördüğü isyancı başları buna örnektir. Sefir, mağlupların kesik kulak ve burunlarından oluşan "küçük ot yığınları"nı andıran tepeciklere bakamamış, gözlerini hemen başka yöne çevirmişti.
Sayfa 507Kitabı okudu
175 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.