Savaşçı her olayın bir şeyler keşfetmek için, hayatı anlamak, gelişmek, olgunlaşmak, bilge kişi olmak için bir fırsat olduğunu düşünür. Her olayda bir davet vardır: “Gel gözlemle, algıla, anla, yorumla, ve içimde gizli olan anlamı bul.
Doğada, insanlar hariç tüm yaratıklar,bedenleriyle, davranışlarıyla, sağlıklarıyla, gelişimleriyle,tüm yaşam süreçleriyle kendilerini gerçekleştirmek üzere yaşarlar.
Bir karar vermeden önce, üzül, düşün; ama, kararını verdikten sonra üzüntü ve düşüncelerden kurtulmuş olarak yoluna git; daha milyonlarca konuda karar seni bekliyor olacak.
Savaşçı ait olmaya önem verir, ama, ait olma tarafından kullanılmaya izin vermez. Daha önce de söylediğim gibi, savaşçı ait olma boyutunda kendi özgür seçimi ile hareket eder, sorumluluk içindedir ve kişisel bütünlükle yaşar. Savaşçıyı olduğu gibi görmekten kırılacak olanlar zaten onun uzun süreli dostları olamazlar. Bu doğal bir seçme sürecidir ve savaşçı bu doğal seçme sürecine önem verir.
Bu dünyada en önemli şeyin sen olduğunu düşündüğün sürece, çevrende seni kuşatmış olan dünyanın farkına vararak onları anlaman mümkün değil. Sen gözüne gözlük takılmış bir at gibisin; kendini her şeyden ayrı ve önemli görüyorsun.
Hayatına bak, başlamış olduğun hiçbir işi bitirmedin. Neden? Çünkü bu kahrolası kendini önemsemen herhangi bir şey üzerinde uzun süre emek vermene engel oldu. Emek vererek, gayrette bir şeyi kazanamayacak kadar kendini önemli görüyorsun.
Eğer öğrenmek istiyorsan, kendini önemsemekten vazgeçmelisin. Kendini çok fazla önemsiyorsun. Kendi kafanda kendin çok önemli hale gelmişsin. Bunun değişmesi gerekir. O kadar önemli biri haline gelmişsin ki, kendinde her şeye kızma hakkını görüyorsun. O kadar önemlisin ki, eğer dünya senin istediğin gibi olmazsa, sen bırakıp gidebiliyorsun. Belki bunları yaparken, kendini karakter sahibi bir insan olarak görüyorsundur; karakter sahibi olduğun için böyle davrandığım sanıyorsundur. Böyle düşünmenin hiç anlamı yok; çünkü sen zayıfsın ve kendini beğenmişin birisin.