Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seçme Hikayeler

Sait Faik Abasıyanık

En Eski Seçme Hikayeler Gönderileri

En Eski Seçme Hikayeler kitaplarını, en eski Seçme Hikayeler sözleri ve alıntılarını, en eski Seçme Hikayeler yazarlarını, en eski Seçme Hikayeler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Trifon toprağı sevmez, ona hürmet ederdi. Çünkü birçok sevdikleri orada, onun altında,aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı.
Stilyanus Hrisopulos GemisiKitabı okudu
136 syf.
7/10 puan verdi
Sait Faik'in hiç fark ettirmeden konuyu farklı yerlere çevirmesi, okuyucuya farklı konulardan cazibe merkezleri yaratması edebiyat alanındaki ustalığını gözler önüne seriyor. Okuyun !
Seçme Hikayeler
Seçme HikayelerSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20205,5bin okunma
Reklam
Deniz Sevgisi
Zaten deniz kadar meçhul bir şey var mıydı? Kimbilir oltaların yetişmediği, ağların serpilmediği denizlerde ne tatlı, güzel balıklar; ne haşin, yırtıcı, hayal edilmez canavarlardı.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kış ne kadar çok, ne kadar uzun olursa olsun; balık ne kadar az çıkarsa çıksın; yine yaz, bildiği gibi mahrumiyetlerin içinden kafasını kaldıracak ve onu bekleyenlere gelecektir.
Sayfa 4 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Hiç kimsenin boynu, bir balıkçının kafasıyla vücudu arasında yükselen bu garip sütun kadar sert, dik, kararmış, adeta nasırlı ve sinirli olamaz. Buruşuk derinin üstünde rüzgârın, güneşin yaptığı tesir çok büyüktür. Genç bir balıkçı yüzüne sıhhat, enerji, hayat ve renk ulaştıran bu sütun, yalnız balıkçılarda bu kadar devrilmez bir mahiyetle yükselir. Bir balıkçı ne kadar ihtiyar olursa olsun, derisi ne kadar buruşuk bulunursa bulunsun, her zaman kafası genç, dinç, boynu sağlam ve diktir.
Sayfa 5 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Toprak
.... deniz ona ciğerlerine çektiği havanın kıymetini, açıkçası yaşamanın zevkini ve lezzetini verirdi. Ondan ötesi boş, ıssız, manasızdı. Toprak, kendisine yelkenlerini yapmak için kereste, çekiç ve keser verdiği için biraz bir şeye benzerdi. Trifon toprağı sevmez, ona hürmet ederdi. Çünkü birçok sevdikleri orada, onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı. Fakat toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısıyla dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı. Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Artık bunu düşünme küçüğüm… Yarın, bir güzel yarın, başka arzular, başka heyecanlarla, bir demirli kapıdan çıkmayı, artık bir sinemayı, bir takım kötü resimlerin birbirini manasız takip etmesini seyretmek için gurbette bir askerin don ve gömleğine muhtaç olmadığını düşün. Küçük gazeteci çocukların heyecanlı seslerle nasıl zevkle gazete sattıklarını, gece yarıları evlerine büyük erkek vakarıyla döndüklerini, analarının onları şefkatle ve gururla karşıladıklarını düşün. Yatağında ne çamaşır ipleri seni boğazlayacak, ne başkasının pardösüsü omuzlarını ısıtacaktır. Oradan senin insan olarak, pişman olarak çıktığını görmek için dul ananla beraber, ah onun da bu işte biraz kabahâti vardır: Sana fazla yüz vermiştir, biraz daha küçükken senin anaca dövmesini bilmemiştir hepimiz seni bekliyoruz çocuğum… Yalnız ve yalnız yaptıklarına pişman ol kâfi. Yüzünün rengi bir haftada yerine gelir. Uykuların düzelir, rüyanı hiçbir korkunç hayalet kirletemez. Ah o çamaşır ipleri…’
Sayfa 24 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
“Söyleyin ben ne yapayım? Yazı yazmak, böylece şu harbi atlatıp iyi bir kütüphane açmayı düşünüyor, yalnız kendilerine, zevklerine güvendiğim insanlar vasıtasıyla kitaplar çıkarmak, tabilik(yayıncılık) etmek istiyordum. Hiçbir kötü kitap basmamak şartıyla hayatımı kazanmayı tasarlamıştım. Olmayacak. Böyle giderse, babadan miras birkaç parçayı da tüketeceğim. Ne yapayım? Bulgur mu alayım, dersiniz?
Sayfa 28 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bu saatte yalnız pek başıboşlar mı oturur ? Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek miyüzünü bir dakika görmek için kimsenin?
Sayfa 30 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bugün gözlerimiz ile sözlerimiz klişelerden kaçınırlar ama yine de onların tesiri altındadırlar.
Sayfa 42 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kim bilir güzellik dediğimiz garip, müdaafası müşkül , çoğu zaman haksız şey belki sesimizde, belki kokumuzda, belki ellerimizin sıcağında ve titreyişindedir.
Sayfa 54 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İlkbahar
İlkbahar bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir çılgınlık, olmayacak gibi duran bir şeyin oluşu; ilkbahar şu, ilkbahar bu… Kuş, papatya, gelincik, çayır, çimen, ağaç, çiçek, mimoza, zakkum, su sesi, hindiba, çingene, kuzu… Klasik ilkbaharların içinde hepsinin; hatta sülüğün bile yeri vardır. Unuttuklarım da çoktur a, en mühimi nisan, mayıs güneşi.
Sayfa 59 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Yaşı kırkı aşmış bir adamın mevsimler içinde ilkbaharı üzüntü ile duymamasına imkân yoktur.
Sayfa 59 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Eski çılgınlıklar nerede: Nerede o, birden bire bir genç kız elinden, bir genç kız rüzgarından sararma, o yürek çarpıntısı? Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmişler doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı, bir yazı, güzü, kışı oluyor işte. İnsanın ilkbaharı, öteki hayvanlara bakarsak geç başlıyor. Bir at bir yaşında, hadi iki yaşında ilkbaharındadır. Bir kuzu, altı ayda koç olur. Ama insanoğlu ilkbaharını yirmisinden önce pek idrak edemez. Yirmisinden evvel idrak edilen ilkbahar, bir yalancı ilkbahardır. Ben böyle bir yalan ilkbaharın hikayesini yazıyorum.
Sayfa 59 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.