Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şehname 1

Firdevsi

En Eski Şehname 1 Sözleri ve Alıntıları

En Eski Şehname 1 sözleri ve alıntılarını, en eski Şehname 1 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Akıl, Tanrı'nın sana verdiği bütün şeylerin en iyisidir. Aklı övmek, yürünecek en iyi yoldur.
Dünya, baştaň başa, aslı olmayan bir masaldan başka bir şey değildir. O hiç kimseye kalmaz.
Reklam
“Tıpkı babasız bir oğul gibi , oğulsuz bir babayı da kimse basmaz bağrına “
Mahmud (Gazneli), İran’ın eski ve akla sığ­maz maceralarla, masallarla karışık geçmişini, eski şah­ların ekseriya garip ve bazan da ibretli hayatlarını zevkle okuyor ve dinliyordu.(...)Pa­dişahın bu merakını duyanlar, sağdan soldan, ona eski geleneklere ait birçok şeyler gönderiyorlardı. Böylece Mahmud, manzum bir hale sokarak esaslı ve etraflı bir tek kitap haline getirtmek istediği malze­meyi yavaş yavaş toplamış oluyordu. Fakat bu malzemeyi düzenleyip manzum olarak yazacak kimseyi bulmak da, ayrı güçlüklerle dolu idi. Zamanın tanınmış ve kendi sa­rayında barınmış olan şairlerine bu işi vermek için yap­tığı birçok teşebbüslerden bir sonuç alamadı. Şairler, hayallerine değil, vesikalara ve ağızlarda dolaşan söylen­tilere dayanan bu yorucu ve çok uzun zaman istiyen işe girişmekten kaçındılar. Bu işi üzerine alabilecek kimsenin, uğraşacağı çok çeşitli konular hakkındaki vesikaları ve söylentileri arayıp bulması, toplaması, düzenlemesi; yapa­cağı çalışmadan ihtiraslı bir zevk duyması, onu bir an­garya saymaması ve nihayet sınırsız bir “sabır” ve “emek” adamı olması lâzımdı. Mahmud, bu adamı, ancak Firdev-si’nin şahsında bulabildi.
Veganlığı bozan şeytan : )
* Şeytan kendisini güzel söz söyliyen, gönlü uyanık, teiniz giyinmiş bir delikanlı kılığına soktu, Dahhâk’in yanına geldi. Onu birçok övdükten sonra: "Ben, meşhur ve temiz bir ahçıyım. Eğer padişah beni kendisine lâyık görürse...” dedi. ' Dahhâk bu sözü işittiği zaman, onu ahçılığa tâyin etti ve yemek pişirmesi için bir yer ayırdı. Elinde salâhiyet olan vezir, mutfağın anahtarını ona teslim etti. O zaman yiyecek çok değildi.Hayvan eti azdı. ‘ Yalnız yerden biten yeşillikleri yerlerdi ve yerden biten her şeyi de yemezlerdi. O, pis yaratılışlı şeytan düşündü ve hayvanları öldürmeği tasarladı.Her türlü kuşları ve dört ayaklı hayvanlan öldürdü. Onların etlerinden türlü türlü yemekler yaptı. Birer birer padişahın sofrasına koydu. ‘ Onu cesur yapmak için, aslan gibi, kanla besledi.
Şehname’de Kürk Kavminin Kökeni
( Not: Şeytanın kandırdığı Padişah Dahhâk’ın omuzlarından çıkan iki yılanı beslemek için her gece iki delikanlı öldürülüp beyinleri bu yılanlara yediriliyordu. Yılanları sakin tutmanın yolunun bu olduğunu yine hekim kılığına giren şeytan insan neslini kurutmak için söylemişti.) * Sarayın adam öldürücü kapıcıları tarafından yakalanan iki delikanlı çığlıklar kopararak ahçıların önüne doğru koştular ve yüzükoyun yere kapandılar. ‘ Ahçıların, bu manzara karşısında, ciğerleri sızladı. Gözleri kanlı yaşlar ve kafaları kinle doldu. 'Yeryüzü padişahının bu zâlimce işine şaşa­rak, bakıştılar.. * Ve İkisinden birini öldürmekten başka bir çare göremediler. ‘ Bir koyunun beynini çıkarıp, öldürdükleri gencin beyni ile karıştırdılar. ’ Ötekinin canını bağışlayarak ona: "Git, bir yerde gizlen, canını kurtar! Mamur şehirlerde yaşama. Bundan sonra se­nin yaşayacağın yer, dağlar ve ovalardır!” dediler. ‘ Onun kafası yerine değersiz koyun kafasın­dan yılanlara yiyecek yaptılar. ‘ Bu suretle, her ay otuz genç canlarını kurtarıyorlardı. ' Zamanla, kimin nesi oldukları belirsiz olan bu gençlerin sayısı iki yüzü buldu. * Ahçı her gün birkaç keçi ve koyunu ovaya salar, bunlara gönderirdi. ' İşte bugünkü Kürt kavminin aslı bunlardan türemiştir ki, bunlar mamur şehir nedir bilmezler.
Reklam
Akıllı olan her adam, özür dileyenin bir suçu olduğuna inanır.
Sayfa 155
Kayda geçen ilk Rapunzel Rûdâbe : )
Birleşmemiz için bir çare bul! Sen damda, ben sokakta... böyle nasıl olur?” dedi * Komutanın bu sözlerini işitince Rûdâbe, he­men, başının gece gibi kara saçlarını çözdü ve on­ları, yeryüzünde hiç kimsenin görmediği, miskten yapılmış bir kement haline getirdi. ' Saçlar gerdanının üzerine tel tel ve bir yı­lan gibi kıvrım kıvrım dökülmüştü, ‘ Rûdâbe, saçlarından yaptığı bu kemendi sa­rayın damından sarkıtarak, ta aşağıya kadar indirdi. ' Sonra, ona damdan seslenerek: "Ey pehlivan oğlu pehlivan! dedi. * “Haydi, belini bağla. O aslan gibi göğsünü açıp, padişahlara yaraşan pençelerini uzatarak ‘ "Şu saçlarımın ucundan tut! Onlar, senin emrine hazırdır..”
Sayfa 248
Şehname’de sezaryen doğum :)
Sen hemen bana, su rengindeki çelikten ya­pılmış bir hançer, bir de, uyanık yürekli, büyüden iyi anlıyan birisini getir. "Bu aya benziyen Rûdâbe’yi, önce, şarapla sarhoş eder, yüreğindeki korkuyu ve kuruntuyu gi­derirsin. "Sen, sadece, dikkatli olmaya bak. Getirece­ğin o uyanık yürekli adam, yapacağı büyü sayesinde. Rûdâbe’nin böğründen çocuğu çıkaracak. " O düzgün selvinin dölyatağını, hiç acısını duyurmadan, açarak ' "Oradan çocuğu dışarıya alacak ve o ayın böğrünü kan içinde bıraktıktan sonra, ' "Yardığı yeri de dikecek. Sen hiç korkma ve yüreğinden her türlü tasayı ve kuruntuyu kaldır, at!
Sayfa 331
Minuçihr’in oğullarını Türklere karşı uyarması
"Bundan sonra, Türkler bir ordu ile gelecek ve taçlarını Iran tahtının yanına koyacaklardır. ’ "Önünde, çok çetin işler var. Bunların kar­şısında bazan kurt, bazan da koyun olmak gerek.. * "Sana zarar Peşenk’in oğlundan gelecek ve işlerin Turan’dan ötürü zorlaşacaktır.
Sayfa 357
Reklam
Türk komutanı Efrâsiyâb’ın İran hükümdarı Nevzer’i yenmesi
(Not: Şehname’de geçen Türk komutanı Peşenk’in oğlu Efrâsiyab’ın o meşhur sagusuyla tanıdığımız Alp Er Tunga olduğu söyleniyor.) İranlılar savaşmak üzere, padişahların savaş düzenine uygun olarak, saf bağladılar. * Davullardan ve borulardan yükselen acı acı seslerle, sanki, toprak yerinden oynadı. * Bu orduyu gören Efrâsiyâb da, ordusu İle gelip saf bağladı. ‘ Atların ayaklarından çıkan tozlarla,- güneş ortadan kaybolmuş gibiydi. ‘ İki taraf çarpışmaya başlayınca da ölü yığın­larından, ova ovalıktan çıkarak âdeta bir dağ haline geldi. * Birbirleriyle öylesine boğuştular ki ırmaklar gibi kanlar aktı. * Karen'in, savaş kastiyle saldırdığı her yerde kanlar akıyor, * Efrâsiyâb’ın ayak basıp toz kaldırdığı yerde de ova kandan bir ırmağa dönüyordu. * Nihayet Nevzer, öç almak için, ordusunun ortasından fırlayıp onun yanına seğirtti ve Onunla öylesine mızrak mızrağa geldiler ki mızrakları birbirine karıştı. ‘ Bu karışma, bir yılanın bile kıvrım kıvrım kıvrılmasını geçti; yeryüzünde, iki padişahın birbiriyle böyle boğuştuğu görülmüş değildir. ‘ Sonunda, gecenin karanlığı basarken, Pe- şenk’in oğlu onu yendi.
1.387 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.