Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selimiye Bir Yokuştur

Oktay Akbal

Selimiye Bir Yokuştur Gönderileri

Selimiye Bir Yokuştur kitaplarını, Selimiye Bir Yokuştur sözleri ve alıntılarını, Selimiye Bir Yokuştur yazarlarını, Selimiye Bir Yokuştur yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kişi,yanlız zamanın geçişiyle değil,acılarla ve umutsuzluklarla çöker birden.
(...) Ben hep bir kıyıda düşledim aşkımı, sevdiğimi. Hep bir kıyıda bekledim, o beyaz eteklikli insanın bana doğru koşarak gelişini… ( Bak Denize Düşün )
Reklam
Bir sözcük ver, sana bir güzel şiir yazayım, derdi bir şair arkadaşım. Yazardı da… Bana kimse bir sözcük vermedi. Ben aradım, bulduğumu sandım. Öylesine uydurdum. Bir yaşam kattın. Yoktu öyle bir isteğim, kendiliğinden olur kimi şeyler… Bu öykü de. Bir roman da.… Hepsi bir sözcüğe sığar… Bütün bir yaşamın anlamı da… ( Önce Bir Sözcük )
(...) Şairlere inanılmaz! Bir gün buradadır, başka gün onu değişik yerde bulursunuz.(...) ( Önce Bir Sözcük! )
Reşat Nuri’nin, Mahmut Yesari’nin, Esat Mahmut’un gazetedeki tefrika romanlarını izleyenlerdendim. Kesip saklar, biriktirirdim. Ben de yazar olacaktım. Ama öyle gazeteciliğe heveslenmeden. Öykü yazmak başka, gazetede çalışmak başka şeydi. Kısa öyküler yazıp çocuk dergilerine gönderiyordum. Arada dergide “Daha iyi yazacaksın, biraz önemli kitaplar okuman gerek, iyi yazmak, iyi yapıtlar okumaya bağlıdır” gibi yanıtlar çıkıyordu. ( Necati ile Yazarlık Yolunda )
Biri vardı, hafif göbekli bir şair. En hızlısı oydu. Şiirleri pek yavandı, ama sanatın yalnızca toplum sorunlarını yansıtmasını savunurdu. Birey değil, toplumdu önemli olan. Toplumu düze çıkarınca birey de kurtulacaktı. Önceleri toplantılarda en çok konuşan oydu. Şiirleri elden ele geçirdi. Ne iş yaptığı bilinmezdi. Bir gün: toplantıda bir başkaldırış olursa en önde yer alacak birine benziyordu. Her zaman gitmiyordum Küllük’e. Epey zaman geçti. Okul tatili oldu ben dedemin yanına gittim. Güz gelir gelmez yine Küllük’e koştum. Herkes oradaydı. Ama ortalıkta tuhaf bir hava vardı. Şişman şair konuşuyordu yine, bir şeyler anlatıyordu, polisler evini basmışlar, şiirlerini, notlarını alıp götürmüşler. Bir süre de Emniyet’te kalmış!.. Eski öğrencisi olan bir görevlinin yardımıyla kurtulmuş! Ama oradakiler bu öyküye inanmaz gibiydi, isteksizce bir şeyler söylüyorlardı. O eski coşku yok olmuştu. Yavaş yavaş gerçeği öğrendim. O devrimci şişman şairin bir polis muhbiri olduğunu… Derken o şair birden ortadan kayboldu… Nice yıllar sonra onu Parlamento’da gördüm. Sağın en coşkulu hatiplerinden biriydi: “Ben onların içlerindeydim, hepsinin ne mal olduğunu bilirim” dercesine… ( Selimiye Bir Yokuştur )
Reklam
Daha daha sonra edebiyat dünyasına yeni yeni adım attığım günlerdeydi. Küllük Kahvesi’nde buluşuyorduk. En gençleri bendim. Hepsi otuzunda, kırkında, belki daha yaşlılar… Uzaktan Yahya Kemal’in lokantada dönerli pilav yiyişi, genç şairlerin, yazarların, hemen hepsi solcu olan ünlü ünsüz edebiyat çalan atların hızlı söyleşileri, tartışmaları, çıkarmak istedikleri dergiler, belki de kurulmasını istedikleri sosyalist parti hayalleri… ( Selimiye Bir Yokuştur )
Şimdi bahçede bir ağaç var! Bir de küçük erik ağacı. Ama hiç birinin anısı yok. Oysa çocukluğumun dut, erik, ayva ağaçlarının her biri canlı bir kişilikti. Yazmaya kalksam, hepsinin romanlar dolusu öyküsü var. Ya da biziz uyduran, olmayan şeyleri var gösteren! Yaşantımız bunu gerektiriyor ondan mı? Bir şeylere değer vermek, anlamlandırmak, olmadık kişiye, kişileri sevmek, sonra onları bir dipsiz bellek kuyusuna atmak… ( Önce Bir Sözcük! )
(...)Bir sevdiğim vardı. Sevdiğimi sandığım… Bir gün alıp Boğaz’da güzel bir yere götürdüm. Tepeden seyrediyorduk gelip geçen gemileri… Bir şiir kitabı almıştım yanıma, onu okumak istediğim dizeler vardı. Birer bardak şarap içtik. Açtım kitabı, istediğim sayfayı ararken “Bırak onu şimdi” dedi… Yaklaşıverdi. Başını omzuma koydu. Elimi tutup dudaklarına götürdü. “Niye geldik buralara kadar?” dedi. Birden koptum, kendimden, ondan! Başka biriydi yanımdaki… Elimi çektim ellerinden, başını da ittim. “Tam sana bir şey okuyacaktım, hazırlanmıştım, yerini bile çizmiştim” derken, o kitabı itti öteye… Bir anı işte!.. Belleğime yapışmış duran bir zaman parçacığı… Sonra o gitti, başkaları geldi, o da gitti, yine başkaları… Değiştikçe, hepsi bir tek insan oluyorlardı. Mahallede, okulda, sokakta, işyerlerinde, tekdüze, tek anlam, tek özlem!.. ( Bellek Bir Düşman… )
Hele bir öl! Ortadan kalksın varlığın!.. O zaman dev aynalarıdır seni içine soktukları. Karşılarına alırlar, sen misin, başkası mı, aldırmazlar. Mektupların ellerindedir, yazdıkların, kitapların, okudukların, yarım bıraktıkların, işte o buydu dedirtir. Hele giysilerin, pantolonlar, ceketler, kravatlar da bir değerlendirme aracıdır. Her şey, geride bıraktıkların ellerindedir, göremezsin, ses çıkartamazsın, ben senin, sizin bildiğiniz adam değilim, diyemezsin. Sen çok uzaktasın, gökte mi yerin dibinde mi, yoksa bir uzay yıldızında, daha keşfedilmemiş, gözlerle, dürbünlerle bile görülmemiş bir yerde… ( Sen Kimsin Sen )
Reklam
Çiçekler bana bakıyor, tek tek ellerini uzatıyor. “Gitme kal, gitme bizden öteye.” Doğa bugünlük bize izin verdi, ama yarın? Sen yaşa, yaşat onları da, kendini de… ( Nar Çiçekleri )
Bir masalda san kendini! Sonu olmayan bir çocuk masalında… Bir anlığına da olsa, yaşamanın tadını duy şu ağaçlarla, şu çiçeklerle… ( Nar Çiçekleri )
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.