Kötü olan, onlara yalan söylüyordum ve yalan söylemekten nefret ederdim. Hiçbir şey iyi değilken, her şey yolundaymış gibi davranmaktan nefret ediyorum.
İlk başta eski arkadaşlarıma yakınlaşırken fazla temkinli davranıyordum. Onların hepsi inanılmaz işler başarmış ve hayatlarına devam etmişlerdi. İyi bir işleri ve güzel birer aileleri vardı. Bu, sanki onlar benden büyük insanlardı ve ben hâlâ küçük bir çocuktum gibi bir his veriyordu.
O kadar uzun süre yalnız kalmıştım ki insanlarla iletişim kurmak için çok çalışmak zorunda kalmıştım. Hâlâ zaman zaman paranoyakça davranıyor, insanlardan korkuyor, daha sonra çevremdeki şeyleri yanlış anladığım için kendime kızıyordum.
Şizofrenisi olan insanlarda normal duygular -yani hepimizin her gün kategorize ettiğimiz ve yönlendirdiğimiz, bazen kabul edip bazen de erteleyerek bilinçaltımızın kovuklarına sokuşturmayı tercih ettiğimiz duygu ve düşüncelerimiz- yollarını şaşırıp tabiri caizse akıllarını kaçırıyorlar.
Șizofrenisi olan insanlar dış dünyanın dışına kilitlenmiş olan kimselerdir. Onlar kendi kafalarında yaşadıkları bu kontrol dışı ve vahşi olan dünyalarına kendi beyinleri tarafından mahkum edilmektedirler. Çünkü aslında yok olan beynin duyguları ve düşünceleri kontrol edebilme yetisini kaybetmesidir.
Beynin zarar görmüş olan dopamin kanallarının gerekli hormonları salgılayamaması ve beyin lob cephelerinin artık köreldiği gerekçesiyle görevlerin yerine getirilememesi, bizim şizofreni diye adlandırdığımız hastalığın bilimsel özellikli sebeplerinin bir özeti olabilir.