"Tamirci" kitabı ile tanışıp kalemine bayıldığım Bernard Malamud bende torpilliydi.Elimdeki "Sihirli Fıçı" öykü kitabına heyecanla başladım.Yersiz bir beklenti kimine göre ama,okuduğum kitap güzelse yazarın sonraki yazdıkları da aynı ayardadır dedim ve gerçekten pozitif bir önyargı ile başladm bu kitaba.
13 öykü var içerisinde.Kendisi de Yahudi olan Malamud,öykülerinde bol bol kullanıyor Yahudilikle ilgili durumları.Tamirci'de de vardı.Bir süre sonra usandırmıyor değil...
Kitapta en sevdiğim "Matem Tutanlar" öyküsüdür.Kurulumunu ve karakterlerini çok sevdim.Hatta başlı başına bir roman olarak geliştirilseymiş de çok sevebilirdim.Pat diye bittiği için havada kaldı ama bende,yine de bittiğine üzüldüm.Hırpani kiracı Kessler'i özleyeceğim.
Öykü sevenlere tavsiye ederim yine de.
Her şeyin hem ticaretin hem de diğer her şeyin veresiye ile yürüdüğünü söyledi çünkü veresiye dediğin itimat demekti; itimat ise insanın insan olduğu gerçeğinden başka bir anlama gelmiyordu ve gerçekten insansanız karşınızdaki ile birbirinize itimat ederdiniz.
Öykülerden oluşan bir kitap. Bazı hikayelerin akılda kalıcı, vurucu yanı vardı bazıları da bana hitap etmedi. Genel olarak epey uzun sürede bitirdim. Okuması zordu bana göre. Değindiği konular güzeldi. Hayattan hikayeler okumak keyifli ama dediğim gibi akıp giden bir kitap değildi benim için
Aşk kendi başına bir amaç olmaktansa yaşamanın ve ibadetin ürünü olmalıdır. Yine de ne türden bir ihtiyacım olduğunu belirleyip onu karşılamayı gerekli buluyorum
Cebinde bir şeyler satın alınabilecek parası ve birlikte dışarı çıkabileceği bir sevgilisi olsun istiyordu, böylece özellikle cumartesi geceleri o kadar yalnız kalmazdı.
Bernard Malamud, Philip Roth ve Saul Bellow ile Amerikan edebiyatında en tanınmış ve en en etkili yazarlarından biridir. 1966’da Tamirci adlı romanı ile Pulitzer ödülü ve ikinci ulusal kitap ödülünü kazanmıştır. Tamirci’den önce Malamud 1959’da Sihirli Fıçı adlı öykü derlemesiyle ulusal kitap ödülünü kazanarak adından söz ettirmiş, büyük bir
Kafka yayınlarından seçtiğim ikinci kitap, Sihirli Fıçı oldu. Açıkçası bu okuma serüveni de istediğim gibi gitmedi. Hatta okuma hızımı baya yavaşlattı diyebilirim. 13 öyküden oluşan kitabı kendime hedefler koyarak zor okudum. Belki yanlış zamandı belki bana uygun öyküler değildi ama bir şekilde mutsuz son diyebiliriz.
Kitapta, mülteciler, göçmenler, pazarlamacılar, turistler, hırsızlar gibi belli başlı grubu ele alan öyküler anlatılmış. Genelde kasvetli şehirler ve kasvetli kurgular vardı. Suçluluk, iyi niyetin suistimal edilmesi, kalp kırıklıkları gibi duyguları yansıtmaya çalışan öyküler okuyoruz ama bana duygu geçişi hiç olmadı. Ben ne öyküye tam odaklanabildim ne o mutsuzluk ve hüzün bana geçti yani baya baya zor bir okuma oldu benim için. Niye bırakmadın diye sorabilirsiniz açıkçası kitapları yarıda bırakan bir insan pek değilim. Özellikle öykü kitaplarını beni yakalayacak bir öykü vardır diye sonunu getirmeye çalışırım.
Benim yıldızım barışmadı ama sizin sevdiğiniz bir kitapsa altına yazabilirsiniz. Ya nasıl sevmezsin şurası şöyle güzeldi böyle güzeldi diyebilirsiniz. Ya da bence de kötüydü hatta az bile söylemişsin diyenleri de bekliyorum.
Böylece Freeman, tamamen tatmin edici olmasa da bir karar verdi; onu rahatsız eden, Yahudiliğini inkâr etmek değildi, ne de olsa Yahudilik ona baş ağrısından, aşağılanmaktan, mutsuz olmaktan başka bir şey getirmemişti.
"Ama sence bu genç kız aşka inanmıyor mudur?" Leo tedirgindi.
Salzman kahkahayı basacaktı ama kendini tuttu ve ciddiyetle,
"Aşk doğru insanla gelir, daha öncesinde değil," dedi.