Zaman zaman karşılaştığım seyircilerim bana "Sizin filmlerinizdeki aşklar gibi aşk yaşamak isteriz." dediklerinde; içimden "ben de yaşamak isterim" derim.
Zaman zaman karşılaştığım seyircilerim bana "Sizin filmlerinizdeki aşklar gibi aşk yaşamak isteriz." dediklerinde; içimden "ben de yaşamak isterim" derim.
Aşk sahneleri kısa süreli bir rüya gibidir, çekimler bitince rüya da biter, uyanırsınız. Çünkü filmlerde yaşanan yoğun aşklar, aşırı romantizm, gerçek hayata teğet geçer, yine film karelerine döner.
Güllü filminde Karaköy meydanında çekim yapıyoruz;ilk defa büyük şehre gelmiş,Karadenizli bir kızı oynuyorum.Üstümde yöresel kıyafet,elimde bohçam,korkuyla şaşkın şaşkın etrafa bakınıyorum. Kamera,karşıdaki bir binanın penceresinden çekim yaptığı için film çekildiği belli değil.Sahne çekilirken yanıma tanımadığım bir genç yaklaştı ve "Şşşt kız,benle gel,bak ben seni ne güzel yerlere götürürüm." gibi laflar etmeye başladı. Bir türlü yanımdan gitmiyor,devamlı konuşuyor.Çekim bitti,bizim setçi arkadaşlar durumu farkedip beni kurtarmak için yanıma gelince adam nasıl kaçacağını bilemedi.
Birbirine benzeyen 15-20 Japon kadın aynı anda dönüp şaşkın gözlerle bakmaya başladı, sanki film sahnesi görüntüsü… Ayaktaki mihmandar da onlara bir şeyler anlatıyordu. Daha sonra yanıma geldi ve durumu izah etti; Japon kadınlar Türkiye’deki el sanatları üzerine araştırma yapmak için Konya’dalarmış. Daha önceki gittikleri yerlerde sık sık “Türkan Şoray kirpiği” diye bir motif görmüşler. Restoranda beni gören mihmandar, Japon kadınlara işte Türkan Şoray burada, demiş, şaşkınlıkları bu yüzdenmiş. Hepimiz çok güldük.