“Ezen sistem tarafından hayvan düzeyinde tutulan yerlilere hiçbir hak verilmez, yaşama hakkı bile. Durumları her gün daha da kötüleşir. Bir halkın nasıl öleceğine karar vermekten başka çaresi yoksa; bir halk kendisini ezenlerden sadece umutsuzluk hediye almışsa, kaybedecek neyi olur? Bu halkın bahtsızlığı cesareti haline gelir; sömürgeciliğin onun karşısına çıkardığı sonsuz reddi, sömürgeciliğin mutlak reddine çevirir.
Sömürge insanı bir işe girmek, kendine bir yer edinmek, toplulukta ve dünyada var olmak isterse, önce efendilerinin diline boyun eğmek zorundadır.
Sömürge insanı içindeki dil çatışmasında ezilen anadili olur.
Terör dünyanın her yerinde egemen olsaydı bir çelişki olmayacaktı, ama sömürgeci kendi vatanında, sömürgeci sistemin sömürgeleştirilen yerliye vermediği demokratik haklardan yararlanır.
Sonunda, gaspçı gasp edileni ortadan kaldırmaya yönelecektir, çünkü onun yalnızca varlığı bile gaspçılığını hatırlatmaktadır, giderek şiddetlenen zulüm
de onu iyice zalim yapmaktadır.