Başarısızlığa uğradı mı, her şey aptalcadır!
sesi umutsuzluk doluydu.– Kan döktün sen!
— Herkesin döktüğü kanı!.. –diye bağırdı Raskolnikov; büyük bir öfke içindeydi.– Geçmişte ve günümüzde bir sel gibi akıtılan kanı!.. Şampanya gibi kan dökenler Capitol’de taç giyip insanlığın kurtarıcıları olarak kutsanmışlardı! Çevrene daha bir dikkatli bak bakalım! Ben de iyilik etmek istemiştim insanlara! Hem yaptığım bu bir tek aptalca şeye karşı yüzlerce, binlerce iyi ve güzel şey yapabilirdim… Aptallık da denmez benim bu yaptığıma… Doğrudan doğruya, beceriksizlik… Çünkü, başarısızlığa uğramazdan önce, hiç de şu anda göründüğü gibi aptalca görünmüyordu yaptığım iş. Başarısızlığa uğradı mı, her şey aptalcadır! Ben yaptığım bu aptallıkla kendime bağımsızlık kazandırmak, ilk adımımı atmak, gerekli araçları edinmek istemiştim… Sonuçta sağlanacak yarar, bütün bu aptallıkları silip süpürecekti!.. Ama daha ilk adımda tökezledim, çünkü ben bir alçağım! Bütün sorun burada! Ama yine de sizin görüşlerinize katılmıyorum: Başarabilseydim, bana da taç giydireceklerdi! Şimdiyse, kapana sıkıştım!
Dünya’da açık yüreklilikten daha zor hiçbir şey yoktur ama övmeden de kolay bir şey yoktur. Açık yüreklilikle, yüzde bir de olsa, falsolu bir nota hemen ahenksizlik doğurur, ardından da kepazelik kopar. Övmede ise son noktaya kadar hepsi de falsolu olsa, yine de hoş görünür ve zevkle dinlenir. Gerçi kaba bir zevkle ama ne de olsa yine zevkle dinlenir, övme ne kadar kaba olursa olsun, söylenenlerin hiç değilse yarısı, dinleyene, ne olursa olsun gerçek gibi gelir ve bu, toplumun her tabakasında böyledir. Hatta dünyanın en namuslu bakiresini bile övme ile baştan çıkarmak mümkündür. Sıradan insanlara gelince, onlardan söz etmeye bile değmez!