Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Ailesinin Çileli Asrı

Sürgündeki Hanedan

Ekrem Buğra Ekinci

Sürgündeki Hanedan Sözleri ve Alıntıları

Sürgündeki Hanedan sözleri ve alıntılarını, Sürgündeki Hanedan kitap alıntılarını, Sürgündeki Hanedan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
OSMANLI'NIN İŞGALİ VE SULTAN VAHİDEDDİN
1920'de İstanbul'da toplanan son Osmanlı Meclis-i Meb'usânı, vatanın her ne şekilde olursa olsun müdafaa edileceğine dair meşhur Misak-ı Milli'yi kabul edince, İngilizler İstanbul'u resmen işgal ederek meclisi dağıttı. Mebusların bir kısmı tevkif edilip Malta'ya götürüldü; bir kısmının da Anadolu'ya geçerek Ankara'daki meclise girmesine göz yumuldu. Padişah, şahsını korumak için bırakılan 700 kişilik maiyyet-i seniyye kıt'asını Ayasofya etrafında mevzilendirip câmiye çan takmak isteyenlere ateş emrini verdi. 11 Mayıs 1920'de paraf edilen Sevr Muâhedesi'ni bütün baskılara rağmen imzalamadı. Böylece karşı devlet reisleri de imzalamadı ve anlaşma hükümsüz kaldı. Bu sebeple İngiltere, tahttan çekilme tehdidiyle Sevr'i imzalamayan Sultan'ı gözden çıkarttı. Bunun için İstanbul hükümetini mali cihetten sıkıntıya sokarak, Ankara'nın elini güçlendirdi. Malta'daki sürgünleri serbest bırakarak Ankara meclisine iştiraklerini sağladı. Bu arada dünyanın çeşitli beldelerinde yaşayan Müslümanlar, bilhassa Rusya ve Hindistan Müslümanları, halifeye olan hürmetleri sebebiyle Anadolu'daki mücâdele için aralarında külliyetli yardım toplayıp gönderiyordu. Fakat İngiltere, halifeliği kaldırarak Müslüman halkın yaşadığı sömürgelerindeki nüfuzunu kırabilmek için padişah aleyhine çalışmaktan geri kalmıyordu.
Sayfa 401Kitabı okudu
SULTAN VAHİDEDDİN'İN DEVLETİ İÇİN ÇABALARI
SULTAN VAHİDEDDİN'İN MUSTAFA KEMAL PAŞA'YI VAZİFELENDİRMESİ Bu arada İngilizler, mütârekenin tatbikini yerinde teftiş etmek üzere Anadolu'ya bir müfettiş gönderilmesini istediler. Padişah bunu fırsat bilerek, İttihatçılarla arası açılmış bulunan ve kendisine gösterdiği sâdıkâne ve mültefit tavrıyla öne çıkan yâveri Mustafa Kemal Paşa'yı saraya
Sayfa 400Kitabı okudu
Reklam
SULTAN VAHİDEDDİN'İN VAFATI
1926 senesinde yağmurlu 15 Mayıs gecesi, ailesiyle sohbet ederken, “Yatsı namazını kılıp gelin; devam edelim,” dedi. Odaya tekrar geldiklerinde, kendisini oturduğu koltukta sekte-i kalbden vefat etmiş buldular. Koca bir imparatorluğun vârisi, üçyüz milyon Müslüman'ın halifesi, bu dünyanın sıkıntılarından kurtularak, Rabbine kavuşmuştu. Yastığı altında parasızlıktan alamadığı ilaç reçeteleri çıktı. İtalyan doktor gelip, rapor tuttu ve diplomatik sebeplerle otopsiye lüzum gördü. Ölüm sebebinin, kalbe giden bir damarın tıkanması olduğu anlaşıldı. Cenâze, bendegân tarafından techiz edildi. Bir tabut içinde evin avlusuna kondu. Duyanlar gelip, tabutun önünde ihtiram duruşu icra ettiler. Bunlar arasında Sultan Hamid'in ressamı İtalyan Fausto Zonaro ve kızları ile Lübnanlı Necib Melhame Paşa ve ailesi de vardı. Nice gibi yakın yerlerdeki hânedan efradından işitenler gelmişti. Fakat aile ne yapacağını bilemediği için, bunlar sonradan bahçede dikilmekten başka bir şey yapamadıklarını anlatarak yakınmışlardır.
Sayfa 418Kitabı okudu
Saltanatın kaldırılması
Anadolu'dan zafer haberleri geliyordu. Muzaffer Ankara artık başka otoritenin altında haraket etmeye pek niyetli değildi... Nihai zaferin kazanılmasından iki ay sonra Rıza Nur'un saltanatın kaldırılması hakkında Ankara'daki meclise verdiği kanun teklifi reddedildi. Bunun üzerine 1 Kasım 1922 günü Kemal Paşa, "Buradakiler bu oldu-bittiyi kabul ederse ne âlâ! Aksi taktirde bu iş yine olacak, ama ihtimal bazı kafalar kesilecektir," tehdit konuşmasını yapınca, muhalif mebuslar, "Biz hadiseyi başka zâviyeden mütâlaa ediyorduk, şimdi tenevvür ettik," dediler kanun sadece Lazistan Mebusu Ziya Hurşid'in muhalefetiyle kabul edildi(1926'da asılmıştır) Ankara'nın İstanbul'daki mümessili Re'fet Paşa, padişahı ziyaret ederek meclisin kararını bildirdi. Padişah," Saltanatsız hilafeti, ailemden kimsenin kabul etmeyeveğinden emin olabilirsiniz," cevabını verdi. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasıyla, 6 küsür asırlık bir devlet maziye gömülüyor, onun mirası üzerine yeni bir rejim kuruluyordu. Artık bir hükümdar bulunmadığına göre bu rejimin adı Cumhuriyer idi. O halde Cumhuriyet'in ilanı 29 Ekim deyil, 1 Kasım demektir...
Sayfa 402Kitabı okudu
SULTAN VAHİDEDDİN'E "MEMLEKET İŞGAL EDİLİRKEN İZLEDİ" DİYENLERE CEVABEN!!! 8 Şubat 1919 tarihinden itibaren düşman askerleri memleketi işgale başladı. Fiilen işgal altındaki İstanbul'dan vatanın kurtalamayacağını anlayan padişah, bir kısım yakınlarının, “Dünyaya karşı harp edilemez!” sözüne aldırmayarak Anadolu'da mukavemeti teşkilatlandırmak üzere bir kumandan göndermeyi kararlaştırdı. Sayısı az olan İttihatçı muhalifi üst rütbeli zâbitler buna dair teklifi özür dileyerek reddettiler. Bir ara kendisi Anadolu'ya geçmeyi düşündüyse de, İngilizlerin, “Eğer Anadolu'ya geçersen İstanbul'u Yunanlılara işgal ettirir, taş üstünde taş bırakmayız” tehdidi üzerine vazgeçti.
Sayfa 400Kitabı okudu
(Şehzadeliği zamanında) Sultan Vahideddin'e; "Efendim, Yıldız'da inzivaya çekilmek yerine, ara sıra halkın arasında görünseniz," teklifine, "Memleketimizin elemleriyle dopdoluyum, gece gündüz bu endişeden başka düşündüğüm yoktur. Şehirde nasıl gezebilirim ki, adım başı bir ecnebi asker göreceğim. Kendi pâyitahtımda böyle ecnebi askerler arasında dolaşmaktan hem ezâ duyarım, hem de halkıma karşı hicab ederim. İnşallah o da olur,” cevabını vermiştir.!
Sayfa 423Kitabı okudu
Reklam
SULTAN VAHİDEDDİN'İN SİYASETİ
Vahideddin Efendi'nin, Sultan Hamid'in en güvendiği biraderi olduğu söylenir. Bu sebeple aile arasında kıskanılmış; hatta padişahın jurnalcisi olduğu ithamıyla karşı karşıya kalmıştı. Kendisinden ayrıca “İngilizlerle iyi geçinme siyaseti” miras kalmış; bu yüzden Vahideddin Efendi, “İngiliz Tarafdarı” damgası yemiştir. Halbuki İngilizleri gayet iyi tanır; onları galeyana getirecek şeylerden kaçınılması gerektiğini düşünürdü. Hatta İstanbul'un işgali sırasında kendisiyle görüşerek, bu hâlin birkaç gün süreceği ve kimseye kötü muamele edilmeyeceği teminatını veren irtibat subayı Albay Murphy'nin arkasından, “İngilizlere itimad etmek ahmaklıktır; yalan söylüyorlar,” demiştir.!
Sayfa 398 - Afife Rezzemaza, Saraydan Sürgüne, s.51.Kitabı okudu
OSMANLI HÂNEDANININ ZALİMCE SÜRGÜNÜ
“Bir gece çamaşırlarımızı dahi alamadan bu memleketten nasıl kovulduğumuzu düşündükçe fena olurum. İnsan hizmetçisini bile kovarken eşyalarını almasına müsaade eder. 600 senelik bir ailenin. bu memlekette hiç mi hakkı yoktu? Osmanlı hânedanına mensup kızlar ve kadınlar, atıldıkları Avrupa memleketlerinin kendilerine yabancı olan şehirlerinde açlıktan kıvrandılar, süründüler; fakat namuslarından asla fedakârlık etmediler”. Şehzâde Selim Efendi'nin kızı - Emine Nemika Sultan
Şehzâde Selim Efendi'nin kızı - Emine Nemika SultanKitabı okudu
Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi'nin dediği gibi, “Padişah, o zaman için itimat ettiği yâveri M. Kemal vasıtasıyla İngilizlere bir oyun oynamak istemiş; ancak daha usta olan İngilizler, M. Kemal ile kendisine oyun oynamıştır.”
Sayfa 404Kitabı okudu
Reklam
ANKARA, DÜŞMANIN ELİNİ BİR DEFA DAHA GÜÇLENDİRMİŞTİ...
O gün Cuma idi ve asırlardan beri ilk defa selâmlık resminin yapılmadığını görenler çok şaşırdılar. Haber, sonradan her yere yayıldı. Ankara padişahtan kurtulduğuna çok sevindi. Böylece artık atacağı radikal adımlarda kendisini daha rahat hissedecekti. Fakat bu işe en çok sevinen başta İngiltere olmak üzere emperyalist devletlerdi. Emperyalistlerle savaştığı iddiasındaki Ankara, düşmanının elini bir defa daha güçlendirmişti. İngiltere, sürgündeki padişahtan istifade etmeyi düşündü; ama artık İngilizleri iyice tanıyan padişah buna geçit vermedi.
Sayfa 405 - Bir mesele de düşman seviniyorsa o iş yanlıştır...Kitabı okudu
MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN SULTAN VAHİDEDDİN HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ
Vefat haberini, Adana'da bir akşam yemeği sırasında, Roma büyükelçisinin telgrafından öğrenen Reisicumhur Mustafa Kemal'in, “Çok namuslu bir adam öldü. İsteseydi sarayın bütün mücevherlerini götürür ve öyle bir ordu kurup geri dönerdi ki...” demekten kendisini alamadığı söylenir. Kendisini hâlâ yeterince güçlü hissetmeyen yeni rejimin, maddi imkânlara sahip bulunması hâlinde hânedanın yapacaklarından ne kadar çekindiği buradan da anlaşılmaktadır.
Sayfa 420Kitabı okudu
SULTAN VAHİDEDDİN'E ALÇAKÇA HAKARET VE TAHDİTLER
Saltanatın kaldırılması üzerine Padişah'ın pozisyonu belirsiz bir hâl alıyor; kendisine içeriden ve dışarıdan baskılar dayanılmaz dereceye geliyordu. Gazetelerde her gün aleyhte ve hakaretâmiz yazılar neşrediliyordu. Kanun-ı Esasi gereğince padişah hükümet icraatından mes'ul olmadığı halde, her kötü işin sebebi olarak görülüyordu. Saraya tehdit mektup ve telgrafları yağıyordu. Nitekim Kırşehir Mebusu Yahya Galip padişaha, “İstanbul'a geldiğimizde seni Sultanahmed Meydanı'nda asacağız. Karılarını kızlarını da askerlere vereceğiz,” diye telgraf çektiğini yıllar sonra neşredilen hatıralarında (Cumhuriyet, 28 /X11/1932) itiraf etmiştir. O arada Nureddin Paşa, gazete yazılarında Ankara'yı tenkit eden Mektebi Mülkiye profesörü ve sâbık Dâhiliye Nâzırı Ali Kemal Bey'i linç ettirdi; padişaha da böyle yapacağını ilan etti.
Sayfa 404Kitabı okudu
Beni ancak müvekkil-i zişanım azledebilir!!
(Sultan Vahideddin'in Malta'da Selima kasabasında yaşarken, bir gün) Memleketten gelen ve Ankara meclisi tarafından halifelikten azledildiğini bildiren telgrafı okuduktan sonra hiddetli Bi şekilde, "Beni ancak müvekkil-i zişanım(şanlı müvekkilim, yani Hazret-i Peygamber) azledebilir," dedi. Saltanatsız hilafeti kabul eden amcazadesi Abdülmecid Efendi'yi de kınadı...
Sayfa 406Kitabı okudu
SULTAN VAHİDEDDİN VE AİLESİNİN ZOR GÜNLERİ
(Sultan Vahideddin, İngiliz bankasında bulunan) 20 bin İngiliz lirası, Padişah'ın 50 bin Osmanlı lirası tutarındaki son maaşının karşılığı idi. Nihayet bu para üç yıl yetti. Sonra hanımlara ait mücevherlerin hepsi satıldı. Sıra hânedan nişanına gelmişti. Padişah, bunun mücevherleri sökülüp satılmak üzere kuyumcuya gönderdiğinde asıl hayal kırıklığını yaşadı. Bunlar daha önce bendegân tarafından sökülüp satılmış; üzülmesin diye de padişahtan saklanmıştı. Daha enteresanı, Afife Kalfa, İstanbul'da bu nişanları imal eden kuyumcuların, sahte pırlanta koyduğunu; bütün nişanların aynı olduğunu söylüyor.'” Bir ara kralın yâveri Giuseppe Lavri geldi. Kralın, padişaha, dilediği bir sarayını tahsis etmek ve aylık tahsisat ödemek teklifini arz etti. Padişah, mütehassis olarak teşekkür etti; ancak, “Halife, bir Hristiyan hükümdardan yardım alırsa, bu Müslümanları rencide eder,” diyerek geri çevirdi. Teklifi kabul etmemesine şaşıran Tahir Bey'e, “Ne yapalım azizim, soğan ekmek yeriz,” cevabını verdi.
Sayfa 416Kitabı okudu
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.