Geleceği kimse bilemez, gelecek insanın önünde bataklıktan yükselen bir sonbahar sisi gibi durur. Bu sisin içinde kuşlar kanat çırparak, birbirini görmeden aşağı yukarı uçuşup durur. Güvercin atmacayı, atmaca güvercini görmez, hiçbiri kendi felaketinden ne kadar uzağa uçtuğunu bilemez?
Yine yer yer oyulmuş, kara topraklı, yer yer yeşermekte olan aynı tarlalar, yağmurdan ıslanmış kargalar, kuzgunlar, durmadan yağan yağmur, ağlayan kapkara gökyüzü... Çok sıkıcı bu dünya baylar!
Gogol’un okuduğum en sıradışı eserlerinden biri olan Taras Bulba, gözüpek savaşçı Taras Bulba ile oğullarının Kazak Ordusu’ndaki yiğitliklerini anlatıyor. Kazakların düşmanları ve kendi iç çatışmalarını anlatan bu romanda Taras Bulba’nın bir oğlu babası gibi vatanı için ölümü göze alırken diğer oğlu bir kıza aşık olduktan sonra vatanından vazgeçer. Taras Bulba son nefesine kadar ordusu için savaşan cesur bir karakterdir. Destansı bir dille yazılmış sürükleyici bu romanı yıllar önce bana hediye eden kişiye teşekkür ederim. Kitap en güzel hediyedir.
İstediği, ne yufka yürekli annesinin hıçkırıkları, ne de saçını başını yolan, ak göğsünü yumruklayan
bir yavuklunun acı çığlıklarıydı. Hayır, hayır, o bir erkeğin ölüm anında avutucu, yüreklendirici
sözlerini işitmek istiyordu.