Tarih İçin Metodoloji

Kolektif

Tarih İçin Metodoloji Sözleri ve Alıntıları

Tarih İçin Metodoloji sözleri ve alıntılarını, Tarih İçin Metodoloji kitap alıntılarını, Tarih İçin Metodoloji en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarihin, belgelerdeki gerçeğin, filolojik bazı kritik etme yollarıyla kont- rolü biçimde elde edilerek “nasıl olduysa, öyle..” yazılabileceğini iddia eden Leopold von Ranke’den bugüne pek çok şey değişmiştir. Modern tarihyazı- mının kurucusu kabul edilen Ranke, uluslaşma süreçlerinin yoğun yaşandığı dönemin tarihçisidir. Bu sebepten kaynak olarak resmi belgelere yönelik gü- veni, bir anlamda telkin ettiği söylenebilir..
Türkiye’de ise Şehname tarzı Vakayinameye dönüşmüş, uzun süren Os- manlı devleti döneminde saray tarihçiliği zengin içerikli pek çok eser ver- miştir. 19. Yüzylda Batılılaşmanın tarih alanında da kendini göstermesiyle metodoloji kavramı Türkçe literatüre girmiştir. Ahmet Cevdet Paşa gibi ge- leneksel ile modern yaklaşımları sentezlemeye çalışan tarihçilerimiz yanın- da Ahmet Refik, Mizancı Murat gibi daha modern yaklaşanlar da olmuştur. Uluslaşma sürecinin tarih fikri ve yazım tarzı üzerindeki derin etkisi, özellik- le ikinci Meşrutiyetten itibaren farkedilmeye başlanmıştır. Modern tarihçilik usullerinin yerleşik konuşulması bakımından M. Fuat Köprülü ve sonrasında Zeki Velidi Togan’ı anmak gerekecektir. Togan’ın Tarihte Usul adlı çalışması ve ondan mülhem doğan metodoloji kitapları günümüze kadar gelmiştir. Bu bağlamda metodoloji alanına ders kitabı yazarak sağladıkları katkıları için başta Prof. Dr. Mübahat Kütükoğlu Hocamız olmak üzere Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu, Prof. Dr. Ekrem Memiş, Prof. Dr. İsmail Özçelik, Prof. Dr. Yavuz Ercan, Prof. Dr. Tuncer Baykara ve Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’a te- şekkür ederiz..
Reklam
Tarih Metodolojisini ‘dert edinmiş’ tüm tarihçilere ve daha zengin bir tarih literatürü için tüm öğrencilere..
İnsanın geçmişe duyduğu merak gibi tarihin ne olduğuna ilişkin tartış- malar da hiç bitmeyecektir. İlk insanın ortaya çıkmasıyla başladığını varsay- dığımız geçmiş düşüncesi, zaman içinde farklı biçimlerde ifade edilmiştir. Geçmiş bilgisinin sözlü olarak nesilden nesile aktarılması, zaman içinde çe- şitli yazı formlarıyla birlikte önemli olayların kayda alınmasına dönüşmüş- tür. Hiyeroglif ve çivi yazısıyla başlayan yazılı kayıt, runik olarak adlandırılan resimsel-şekilsel yazı formalarıyla sürmüştür. MÖ 3200 yıllarına ait ilkyazı örneklerinden şimdiye kadar beşbin iki yüz yıl geçmiş olmasına karşın bugün- kü insan türü olan Homo Sapiens’in modern davranışlarına ellibin yıl önce kavuştuğu tahmin edilmektedir. Bu gerçek, ellibin yıllık insanlık tarihinin yal- nızca beşbin ikiyüz yılını yazılı biçimde kaydedebildiğimizi vurgular. Beşbin ikiyüzyıldır yazılı kayıtların varlığına karşın insanoğlunun bugünkü gibi tarih yazmaya başlamasının ilk örneği olarak da Herodotos (MÖ 484-425) kabul edilir. Herodotos’un MÖ 5. Yüzyılda yaşadığına göre demek ki insanlık sade- ce ikibin beşyüzyıldır bugünkü forma yakın bir tarihyazımına sahiptir. Kabul etmek gerekir ki ellibin yıllık insanlık geçmişinin sadece ikibin beşyüz yılında tarih yazıyor olmamız, yazılan tarihin insanlık geçmişinin çok az bir kısmını kapsadığı anlamına gelir. Buna karşın bu kısa bulduğumuz ikibin beşyüz yıllık tarihyazımının da başlangıcından bugüne değin geçmişin çok farklı formlarda temsil edildiği görülmüştür..
İlk örnek Herodotos’un geçmiş algısı ve tarih yazma tarzıyla, aynı çevre- nin tarihçisi Thukydides’in eseri arasında bile ciddi farklar varken bu durum Ortaçağ kroniklerine geçildiğinde daha da belirginleşir. Ortaçağ kronikleri pek çok özelliği bakımından benzer olmasına karşın İslam dünyasında Ta- beri’nin yazdığı tarih ile Mesudi’nin tarihi arasında ya da Osmanlı vakayina- meleri arasında bile ciddi farklar mevcuttur. Ancak asıl farklılaşma modern dünyanın, yeniden inşa ettiği Tarih disiplini içinde araştırma ve yazma iddiası ve buna bağlı belirginleşen yöntemleriyle ortaya çıkmıştır..
Yahudi kutsal metinleriyle birlikte Ahd-i Cedid' di esas alan Hıristiyan tarihçiliği, evrensel bir algısına sahiptir.
Sayfa 33
Reklam
Romalılar ulusal tarih anlayışını ve kavramını oluşturmuşlar ve Rönesans'a nakletmişlerdir.
Sayfa 32
Siyasi Fikir Akımları ve Tarih Yazıcılığı
Türkçü tarih tasavvuru, Türk tarihine Türk dünyası ölçeğinde bakmak ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk kimliğini ön plana çıkararak Osmanlıyı Türk tarihinin kendi seyri içinde tanımlamak esasları üzerine kuruludur. Buradan hareketle tarihçiliğin ilgi sahasını Türklerin farklı mekan ve ve zamanlardaki tarihlerine doğru genişler. Bu genişleme esnasında karşılaştığı ve geleneksel Osmanlı tarihi yazıcılığında düşman kabul edilen Cengiz Han, Timur, Şah İsmail gibi simaları milli tarihin kadrosuna dahil eder.
Anakronizm, geçmişte gerçekleşmiş, tarihe konu olmuş bir olayın ne- bien ve sonuçlarinin değerlendirilmis, are ligi zamanın değil de baska bir zamanın koşullar değerlendirilirken olayın geçtiği Bir anlamda tarihinig farkında olarak ya dan dikkate alınması yanılgısıdır. Bir sapmanın getirdiği bir yanılgıdır. Omega olmayarak düştüğu zamansal bigulanan kardeş katli ni, devletin devamı ve birliği için kasik döneminde koşulları içinde taru tışmak yerine, bunu bugulisi için yapıldığını ağlamında tartışmak, konuyu bağlamından koparak anakronik hale hair balaa istanbul'u neden 53 gün boyunca kuşatıp alamadığı sorusuna "keşke Fatih Sultan Mehmet de jet savaş uçaklarından yararlansaydı demekde bylee Fatih Sulsiklikla latife olsun diye söylenen, Kara Murat filmlerinden birinde başkahramanın kolunda dijital bir saatin varlığı da anakronik bir durumdur. Ya da Kara Murat düşmana kılıç sallarken arkada elektrik direklerinin yer alması. Tabi anakronik durumlar her zaman böyle belirgin ortaya çıkmazlar. Bu sebepten olayları, ilişkileri de- ğerlendirirken mutlaka dönemlerinin, toplum yapısını, kültürünü, iktisadi fa- aliyetlerini, değer yargılarını vs. gibi tarihsel olayı biçimlendiren ya da ortaya çıkaran faktörleri de iyi öğrenmek gerekir.