Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar

R. G. Collingwood

Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar Sözleri ve Alıntıları

Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar sözleri ve alıntılarını, Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar kitap alıntılarını, Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Varolmak zamanda olmaktır. Zamanda olan bir zamanda ortaya çıkar, ve eğer bir zaman varlığını sürdürürse, bir başka zamanda varolmaktan çıkar. Varsayımıma göre akıl zaman için­dedir: dolayısıyla ortaya çıkar ve kaybolur. Eğer bu gerçekten varsayımdan çıkarsa, bu varsayım ile in­san zihnini bu kadar dirençli biçimde tutsak etmiş olan ölüm­süzlük umutları arasında bir çatışma vardır; Bunun gibi bir ça­tışmayı hoş karşılamak ve duraksamaksızın "dine" karşı "bilim"in, yani umuda karşı bu varsayımın safında yer almak, zannedilir ki aydınlanmış ruhun bir parçasıdır. Fakat hurafeye karşı bu haçlı seferi en iyi haliyle bile tamamen felsefe dışıdır ve en kötü haliyle yalnızca başka bir hurafedir: bana göre bunun gibi dirençli bir duygu onu inkar eden bilimsel ruh kadar önemli bir olgudur - hatta daha önemli, çünkü insan ruhuna daha derin bir biçimde kök salmış ve evrim sürecinde daha keskin biçimde sınanmıştır.
Sayfa 214 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
Fakat doğa bilimlerimizin varsayımına göre, on altı ve on yedinci yüzyıllarda bilinçli bir şekilde geliştirilen ve açık bir şekilde ifade edilen ve daha sonra doğru olarak kabul edi­len varsayımlara göre, doğa dünyasında bu türden durumlar ayrılamazdırlar, çünkü doğa dünyasında, Tanrı'nın elinin eseri olduğundan, başarısızlık diye bir şey yoktur. Tanrı kadiri mutlak olduğundan "doğa yasaları" istisna kabul etmez; dolayısıy­la bir doğa yasası olarak kabul ettiğiniz şeye bir istisna ile kar­şılaşırsanız eğer, bu sadece böyle bir doğa yasasının olmadığını kanıtlar.
Sayfa 168 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
Reklam
Tarihçiler kendilerine söyleneni sadece kabul etmekle yetindiklerini; ya da bunu, en çok itimada değer buldukları otoriteleri seçerek, sadece eleştirel bir ruhla yaptıklarını zanne­debilirler; fakat asla sadece bu iki şeyin ikisini yapmazlar: her zaman bir ölçüde, gerçekten ne olup bittiğini keşfetmek için otoritelerinin yargı-ifadalerini ipucu olarak kullanarak, kendi kendilerine düşünürler. Fakat her türlü tarihte mevcut olan bu kurucu [constructive) veya çıkarımsal [inferential) unsur çoğu kez zayıf ve deyiş yerinde ise henüz gelişmemiş durumdadır; iyi bir tarihsel çalışmayı vasat olanından ayıran bu unsurun da­ha yüksek gelişmesidir.
Sayfa 237 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
Zannederim hakkında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: sorularının tümünü sadece dile getirmekle kalmayıp, bilfiil cevaplamadıkça onun içinde ne ile karşılaşılacağını kimse bilemez. Bilimsel tarihte kanıt olarak kullanılan her şey kanıttır, ve hiç kimse neyin ka­nıt olarak yararlı olacağını, onu kullanma fırsatına sahip olma­dıkça bilemez.
Sayfa 118 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
Kanıtın ne olmadığını zaten biliyoruz: o tarihçinin kafasınca yutulup sonra kusulan hazır yapılı tarihsel bilgi değildir. O sadece tarihsel bilginin ham malzemesidir. Eğer hangi tür şey­lerin kanıt hizmetini görme vasfı vardır diye soracak olursak, cevap basılı bir sayfa, yazılı bir belge, sözlü bir ifade, harap bir bina, bir parmak izi vb. gibi tarihçinin kavrayabileceği şeyler olmalıdır. Sadece bir başkası için kavranılabilir olan tarihçi için kanıt değildir; şayet sadece tek bir tarihçi bir belgeyi görmüş ise, başka tarihçiler için kanıt teşkil eden belgenin kendisi değil, onun belge hakkındaki açıklamasıdır. Eğer hangi tür özel şeyler kanıt olarak kullanılabilir diye soracak olursak, cevap her türden şey olmalıdır. Görüp, işitip, dokunup, tadıp, koklayacağı­mız tek bir şey olmasın ki tarihsel bir soruyla ilgili kanıt olarak kullanılamasın, eğer ona kafamızda doğru soruyla müracaat edersek ve algılanan nesnenin onunla hangi bakımdan ilgili olduğunu anlayacak akla sahip isek.
Sayfa 251 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
Gerçekten de karakter, özgürlüğe engel olmak bir tarafa, onu bahşeder: ya da daha doğru bir ifadeyle, genel olarak özgürlüğü değil, fakat şu ya da bu şekilde davranmaya dönük özel bir özgürlüğü bahşe­der. Belli eylemler ancak belli türden bir karaktere sahip bir in­san için mümkündür; dolayısıyla onun böyle bir karaktere sa­hip olması belli bir etkinlik alanını kapatmak yerine bu alanı ona açar.
Sayfa 279 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
Reklam
Tarihçi sorduğu bir soruya, başka birisi tarafından sunulan hazır yapılı bir cevabı kabul ederse, bu başka kişiye onun "otorite"si denir, ve böyle bir otoritenin bulunduğu ve tarihçinin kabul ettiği yargı-ifadeye "tanıklık" denir. Bir tarihçi böyle bir otoritenin tanıklığını kabul ettiği ve onu tarihsel bir gerçek olarak gördüğü kadarıyla tarihçi ünvanını açıkça kaybeder; fakat ona vereceğimiz başka bir isme sahip değiliz.
Sayfa 92 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
(…)henüz Doğa hakkındaki bilgimizin ol­dukça yetersiz olduğunu ve gelecekte doğal süreçlerin tarihsel süreçlerden şimdi düşündüğümüz kadar farklı olmadığının an­Iaşılacağını ileri sürerse, cevap kolaydır. Herkes kendi kesesin­den gelecek kuşaklar hesabına çek kesebilir; fakat ancak bir ap­tal bunları şimdiki borçların tediyesi için kabul eder.
Sayfa 299 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
Sokrates genç talebe­lerini sorular sorarak eğitirken, onlara kendilerine soruları nasıl soracaklarını öğretiyor ve en karanlık konuların bile, bilim kar­şıtı modern bilgi teorisi uzmanlarımızın kafalarımızı iyice bo­şaltığımız zaman "olguları kavrayacağız" umuduyla vazettik­leri düstura uygun olarak, bir insanın karşısında hayretten do­na kalmak yerine, kendisine zekice zorular sorarak nasıl şaşırtı­cı bir şekilde aydınlatılabileceğini örneklerle gösteriyordu.
Sayfa 111 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
(…)çünkü akıldışı ile kastedilen, bu tür bir çerçeve içerisinde, aklın yokluğu değil, fakat kötü aklın varlığıdır; ve kötü bir akıl hala bir akıldır. Ve ussal dü­şünme tarzından yoksun bir vahşi kendisini gülünç duruma düşürmez.
Sayfa 130 - Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Eylül 2005 - PDF
53 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.