Tarihte Düşünce ve Metod sözleri ve alıntılarını, Tarihte Düşünce ve Metod kitap alıntılarını, Tarihte Düşünce ve Metod en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslam, bir hayat tarzı belirleyerek onu nefiste biçimlendirir; nefis de bu hayat tarzını, vakıalar aleminde gerçekleştirmek için dikkatli ve buluşcu bir hareketle meydana çıkar ve hayatı mükemmele doğru sevkeder.
Önümüzde tek bir yol vardır. Bu, şeref ve üstünlük yoludur, dünyanın da, ahiretin de yoludur. Allah'a götüren yol budur, yeryüzünde hayra götüren yol budur."
İslamın yaşadığı başı ve sonu belirsiz bu kör karanlık hayata değer vermeye ve onunla uğraşmaya hacet yoktur, hayat buna değmez. Bu nedenle bizi hiçbir sonuca götürmeyecek bir şeyi anlamaya çalışmanın lüzumu yoktur.
Fikrim alınmaksızın giydim ömür giysisini,
Çeşitli düşünceler arasında şaşırıp kaldım.
Bana rağmen çıkarıp atacağım onu
Ve bilmiyorum niçin geldiğimi, nereye kaçacağımı.
Kaza'nın künhünü kavramak ile yitirdim ömrümü,
Ve gizlilikler üzerindeki perdeyi aralamakla.
Fakat sırlarını bulamadığım gibi, ömrüm de geçti;
Ve duydum yok oluşun yaklaştığını.
< Ömer Hayyam >
İnsanın yaşadığı başı ve sonu belirsiz bu kör karanlık hayata değer vermeye ve onunla uğraşmaya hacet yoktur, hayat buna değmez. Bu nedenle bizi hiçbir sonuca götürmeyecek bir şeyi anlamaya çalışmanın lüzumu yoktur.
İslam'ın hayat görüşünden kaynaklanan sanat ve edebiyat, beşeri zaafları ele almakla pek meşgul olmaz, bunlar üzerinde uzun boylu durmaz. Dolayısıyla bu zaafları, inkar edilmesi yahut da gizlenmesi gerekmeyen bir hakikat olmaları gerekçesiyle süslemek bir yana, onları meydana çıkarmaya dahi teşebbüs etmez.
İslâm, beşer tabiatında bir zaaf ve zayıflığın bulunduğu gerçeğini inkar etmez ancak bununla beraber beşer tabiatında bir kuvvetin varlığını ve vazifesinin de, onda bulunan kuvveti zaaf ve zayıflığa galip kılmak, insanlığı yüceltmek ve tekâmül ettirmek için çaba sarf etmek olduğunu da kabul eder.
Bu bakımdan İslâm'ın vazifesi, onun zaaf ve zayıflığını süslemek veya mazur göstermek değildir.
İslam bunu, dar bir ahlak görüşüne sahip olduğu için değil, hayat görüşünden ve hayatı yüceltip tekamül ettirme, onun mevcut durumuyla iktifa etmeme şeklindeki yapısından ötürü yapar.
...İslam âleminin helâkı tâkdir edilmiş olsaydı, elbette bugüne kadar çoktan helâk olurdu. Bunun yanı sıra mücadelesinde kendisine rehberlik eden akîdesi de ölmeyecektir, çünkü bu akîde kaynağını Allah'ın ruhundan almaktadır; Allah ise diri ve ölümsüzdür.
Insan, bu kâinatın kapalı kapısı önüne gelip kapısını çalar, fakat eline bir şey geçmez. Insan bu uçsuz bucaksız çölde nereye gittiğini bilmediği gibi, nereden ve neiçin geldiğini de bilmez; zaten bu hususta kendisinin de fikri alınmaz.