Tatar Çölü

Dino Buzzati

En Eski Tatar Çölü Sözleri ve Alıntıları

En Eski Tatar Çölü sözleri ve alıntılarını, en eski Tatar Çölü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ama nöbetçi artık Arap değildi; o artık sadece sert bir çehreyle silahını kaldıran ve arkadaşına nişan alan bir askerdi.
Sayfa 97 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Bazıları bunları söylerken, diğerleri de aynı şeyleri gördüklerini zannediyor, hepsi birden, piyadelerle atlılar, sancağın kıvrımlarını, tek sırayı gördüklerini iddia ediyorlardı; halbuki gördükleri yalnızca, yavaş yavaş hareket eden ince bir çizgiydi.
Sayfa 108 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Reklam
Emirerleri hiçbir zaman merdivenleri böyle telaşla çıkmamış, üniformalar hiçbir zaman bu denli düzenli, süngüler bu denli parlak, boru sesleri bu denli cengâverce olmamıştı. Demek ki boşuna beklememişlerdi, yıllar boşa gitmemişti, ihtiyar kale nihayet bir işe yarayacaktı.
Sayfa 109 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Bunun nedeni Filimore'un bugüne değin çok uzun süre beklemiş olması ve belli bir yaştan sonra umutlanmanın aşırı derecede çaba gerektirmesi, yani insanın yirmi yaşında sahip olduğu inanca asla tekrar kavuşamamasıydı.
Sayfa 113 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Kar yağacaktı, önce kalınlığı dört-beş santimetre olacak, sonra kısa bir aradan sonra daha kalınlaşacak, sonraları daha da çok yağacaktı.
Sayfa 138 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Diğerleri için o gün, aşağı yukarı diğerlerinden farksız bir gündü.
Sayfa 139 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Reklam
Böylece çöl yine kıpırtısız bir hale büründü, kuzeydeki sisler, Bastiani Kalesi'nin nizami yaşamı, hepsi kıpırtısızdı; nöbetçiler nöbet alanının o ucundan bu ucuna hep aynı yolu katediyordu; alayın karavanası hep aynıydı; günler birbirine benziyor ve uygun adım yürüyen askerler gibi sonsuza değin tekrarlanıyordu.
Sayfa 202 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Pek talihli olmayanlar için bile güzel bir akşamdı. Giovanni, günbatımında şehri, baharın tatlı telaşlarını, nehir boyundaki caddede gezen genç çiftleri, camlardan taşan piyano seslerini, uzaklardaki bir tren düdüğünü düşündü. Kuzey çölünün ortasındaki düşman karargâhının ışıklarını, kalenin rüzgârda sallanan fenerlerini, muharebe öncesindeki uykusuz ve harika geceleri düşündü. Kendisi dışında, herkesin umutlanmak için öyle ya da böyle az ya da çok bir nedeni vardı.
Sayfa 228 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
...dünya yatay bir kıpırtısızlık içinde duruyor, saatler boşu boşuna çalışıyordu... belki bir saat, belki bir hafta, belki de bir ay meselesiydi; ama ölüm söz konusu olduğunda haftalar ve aylar bile pek küçük birimlerdi. Demek ki yaşam bir tür şakaydı.
Sayfa 229 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
Çünkü açık havada, kargaşanın ortasında, henüz genç ve sağlıklı bir bedene sahipken, zafer borularının öttüğü anda ölmek güzel olabilir; ama bir hastane koğuşunda uzun uzun acı çektikten sonra ölmek daha kötüdür herhalde; evde, sevgi dolu ilenmeler, hafif ışıklar ve ilaç şişeleri arasında ölmek daha melankoliktir. Ama bilinmeyen, yabancı bir diyarda, sıradan bir han odasında, yaşlı ve çirkinleşmiş bir biçimde, dünyada, arkada hiç kimsenin kalmadığını bilerek ölmek kadar zor hiçbir şey olamazdı.
Sayfa 230 - İletişim Yayınları, 13. baskıKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.