İhlas ve imanından, bilgi ve şuurundan emin olduğunuz bir çok insanın para karşısında çözülüverdiğini hayret ve esefle müşahede ediyorsunuz. O zaman anlıyorsunuz ki karşınızdakinin Müslümanlığı hayati Müslümanlık değil, kitabi (teorik) Müslümanlık. Teori konuşulurken oldukça iyi olan bu Müslümanın işi pratiğe gelince 'felçli' olduğunu farkediyorsunuz. Onun için, İslami ilişkilere girdiğiniz herkesle insani ilişkilere girmekten çekiniyorsunuz. Oysa bu iki alan bir sayfanın iki yüzü gibi birbirinden kesinlikle ayrılmaması gereken alanlardır. İslami olanla insani olan birbirinden ayrılmışsa, orada İslamlık da insanlık da yarım kalmış demektir.
Vakit hayattır. Zamana kıyan kendisine kıyar. Kendi vaktinizi öldürmeye bile hakkınız yokken başkasının vaktinin katili olmaya nasıl hakkınız olabilir?
Kitapların kalbini kırmayınız. Onların kalbi var, onları sokak yosması gibi hırpalamayınız. Kitabı, sırtına basılarak dünyalığa erişilecek bir payanda olarak görmek, kitabın iffetine tecavüzdür.
Çoğumızun elinde namaz, tavuğun önündeki inci gibi durmaktadır. Ne işe yaradığını, değerinin ne olduğunu bilmemekte, çoğu zaman inciyi darıya feda etmekteyiz.