Tek Kelimelik Sözlük kitaplarını, Tek Kelimelik Sözlük sözleri ve alıntılarını, Tek Kelimelik Sözlük yazarlarını, Tek Kelimelik Sözlük yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kabul edilmeyen dua yoktu. Ya dünyada verilirdi istediği veya ahirete saklanırdı. Ya da istediği iyilik yerine başına gelecek bir kötülük bertaraf edilirdi. Yeter ki ürpermeyen bir kalp olmasın kalbi. Yeter ki farkına varsın hikmetin: "İlahi ihsan gecikti deme! Geciken sensin nefsini yöneltmekte Allah'a !"
Oysa aşk, insanı insan yapan aklı ortadan kaldırıyor. Muhakemeyi yok ediyor, bakışları kör. Olsa olsa bir cinnet halidir bu! Hem düşünceyle aşk geceyle gündüz gibi. Güneşin olmadığı yerde dizginleri ele geçiriyor aşk. Bilinci yok eden barbarlık nasıl olur da bir "erdem" olarak sunulur. "Erdem" aklın hükümranlığındadır. Aşk bir ifrat halidir, aşıkları hayvani bir çizgiye çeken. Kah bir put gibi taptıran sevgiliye, ruh özgürlüğünü elinden alıp. Kah eline bir hançer tutuşturan, öldürsün diye kendini. Bir irade bozukluğu ve kalp hastalığı değil midir aşk o halde?
Tabiatta adalet var, insan da adil olmak zorunda. Adalet bir "orta yol" bir "denge" hayatı yaşanılır kılan. Denizler, gökler, ağaçlar, hayvanlar ateş püskürüyorsa insana, adaletsiz olduğu içindir.
Her şey vardı ve hiçbir şeyin adı yoktu. Kelimelerini arıyordu kainat; sesini. Her şeyin adı var şimdi fakat hiçbir şey yok ortada. Olmadığımız kişi olduğumuzu söylüyor herkes. Biz o kelimeler miyiz?
A. Ali Ural'dan yine harika bir deneme kitabı.. Yazar bu kez çıkış noktası olarak kelimeleri almış kendine. Seçtiği kelimeden yola çıkarak konuşturmuş kalemini. Kelimeleri, kalemin diliyle harika bir armoniye dönüştürmüş. Kelimelerin dünyasına yazarın gözünden bakmak isterseniz bu kitaba göz atın derim, keyifli okumalar.
Her şey vardı ve hiçbir şeyin adı yoktu. Kelimelerini arıyordu kâinat; sesini. Dalgaların, rüzgârın, yağmurun, ağaçların ve kuşların sesinden başka bir ses. Bir ses ağaca "ağaç" demeli, rüzgâra "rüzgâr" dalgaya "dalga." Ağaç duyunca ismini hışırdamalı tepeden tırnağa. Dalga işitince adını, "Buradayım!" demeli köpükler saçarak. Rüzgâr karşılaşınca adıyla selam vermeli eğilerek yerlere kadar. Fakat yükselme zamanı. Yeryüzünün gelmiş geçmiş bütün yazarlarını toplamalı o ahraz dağda: Bir edebiyat zirvesi. Kim daha iyi tasvir edecek bulutları, kayaları, sisi? Kimin kelimeleri yan yana gelip sallar yapacak sımsıkı bağlanmış iri dallar gibi birbirine. Dil kıyısına çıkaracak, konuşmayı unutmuş kazazedeleri. İşte geldi vakit. Akrep kuyruğunu indirdi, indi tokmak, çınladı evren. Kalemler dağıtıldı, kâğıtlar yerini aldı ahşap zeminde. Adların henüz koyulmadığı o tuhaf günde, lacivert ve yeşil dalgalar birbirine karıştı; deniz ve orman. Üzerlerinde derinliğini hiç kimsenin ölçemediği sema; buluttan elleriyle bastırdı ruhlara. Dekor tamamlandığında sürüler halinde geçmeye başladı hayvanlar önlerinden. Önce akbabalar, yırtıcı bir akarsu simsiyah üstlerinde. Sonra koyunlar, o beyaz ırmak. Ve peşinden gitti gri bir nehir, kurt sürüleri. Bülbüller gelmeden önce yakalarına güller takarak, ateşler yakmalı alevleri kağıtlarını yalayan. Haydi betimleyin köpekbalıklarını! Yoksa çatlayacak akvaryumlar.
Kapının arkasında olduğunu biliyorum. Sessizliğinden biliyorum ve tıkırtılarından. Küçük bedenini saklayıp büyük gözlerini aralıktan kara bir uçurtma gibi salmandan biliyorum bunu. Elinle kapatsan da ağzını, parmak aralarından dökülen kıkırtılarından. Nefes alıp verişini dinlemek heyecanlandırıyor beni; Merih'ten bana ne, yeryüzünde hâlâ hayat var! Fakat neyi bekliyorsun bu hayatı taşımak için misafir odasına. Bak konuklar buruşturdukları kâğıtları avuçlarında tutarak bekliyorlar seni, büyük bir alışveriş için. Ne akıllısın sen, kapının arkasında bekleyerek, bayramın fiyatını yükseltiyorsun.
Kapının arkasında olduğunu biliyorum. Menteşelerin arasından sızan ışıktan. Küçük bedenini saklayıp büyük gölgeni duvara bir sır tablosu olarak asmandan biliyorum bunu. Hem saklanıyor, hem yerini işaret ediyorsun. Korkarım, büyüsen de vazgeçmeyeceksin bu huyundan. Hadi çek gölgeni, biraz da kıvılcımlarınla oyala bizi. Kapıyı ileri geri hareket ettirerek ışığı dalgalandır. Varlığından haberdar olduğumuz, fakat göremediğimiz her sey gibi karıştır ruhumuzu. Tam yakalayacakken minik elini, bulutların arasına gir ve benzer bir bulutu aslana. Başka bir bulutu kediye benzet. Bir başkasını ata. "Neye benziyorum?" diye sorayım mı çocuk, sıra bende, "İnsana benziyorsun!"