Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Teşkilat'ın Silahşoru Yakup Cemil

İlyas Kara

Teşkilat'ın Silahşoru Yakup Cemil Gönderileri

Teşkilat'ın Silahşoru Yakup Cemil kitaplarını, Teşkilat'ın Silahşoru Yakup Cemil sözleri ve alıntılarını, Teşkilat'ın Silahşoru Yakup Cemil yazarlarını, Teşkilat'ın Silahşoru Yakup Cemil yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
SAHİPSİZ, FAKR-U ZARURET İÇİNDE KIVRANAN BİR MİLLET XIX. Asrın son çeyreği Osmanlı'yı bir konfederasyon haline getirmişti. Azınlıklar Tanzimat Fermanı ile geniş haklar elde etmişler, mozaik parçalanma noktasına gelmiş, Türk olmayan her unsur - emelini "Osmanlı'yım" sözüyle kamufle ederek - Osmanlı'dan toprak koparmanın derdine düşmüştü Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Levantenler sırtını büyük Avrupa devletlerine dayayarak güçlü cemaat organizasyonlan kurmuşlardı. Bankacılık, sanayi ve ticaretin yüzde 80'i askerlik ve vergiden muaf tutulan Levantenler'in elindeydi. Osmanlı Bankası, Credit Lyonnais, Deutsche Bank, Hollanda Bankası, Avusturya Bankası, Bank of Syria Limited, Selanik Bankası, Banko di Roma gibi finans kurumları var güçleri ile azınlıkların peşindeydiler.
Dışarıda bunlar olurken içersi nasıldı peki? Halk memnun muydu? Devletin kurucu unsuru Türkler'in karnı tok sırtı pek miydi acaba?
Reklam
Meseleyi fazla şiddetle mi ileri sürdüm? Belki... Fakat hayatta başarılı olan adamın lehinde de bir söz etmek gerekmez mi ? Bir işi elde tutmak için her türlü fedakârlığı göze alan, insanları idare eden, başarınca da bir yatak, bir elbise bir yetinen adam hatırlanmaya layıktır. Ben hem gündelikle çalışmış bir işçi, hem patronluk yapmış bir adamım. Bunun için iki taraf için de söylenecek sözler bulunduğunu bilirim. Fakirlikte iyi taraf yoktur. Paçavralar insanı güzel göstermez. Nasıl bütün fakirler fazilet sahibi namuslu kimseler değilse, bütün patronlar da el çabukluğu ile başarmış kimseler değildirler. Fakat bütün sevgim,muhabbetim, patron karşısında olsa da olmasa da azim, beceri ve vukufla yapan, kendisine Garcia' ya götürülmek üzere bir mektup verildiğinde aptalca sorular sormadan yola çıkan kimseye karşıdır. Medeniyet bu çeşit insanları bulmak için yapılan uzun ve endişeli bir araştırma içindedir. Böyle bir adama ne isterse verilir. Ona her şehir, her kasaba ve her köyde, her iş yerin de ihtiyaç vardır. Bütün dünya Garcia' ya mektup götürecek adamı -dört gözle - arıyor ve bekliyor. Elbert Hubbard
Manevi sakatlığa uğrayan bu adamlar, maddi sakatlığa uğrayanlardan farksızdırlar. Onun için onlara da acımak gerekir. Fakat bunlara açıdığımız sırada, büyük bir işi idare için uğraşan, çalışmak için zaman sınırı tanımayan, insafsız kayıtsızlıklar kalpsiz nankörlüklerle boğuşan, ancak bu mücadele ile işlerini yok olmaktan kurtaran adamları da unutmayalım.
Son zamanlarda namuslarıyla çalışmak için iş arayan yersiz, yurtsuz zavallılar hakkında birçok şeyler işitiyoruz. İş sahipleri hakkında da bir yığın düşmanca söz edildiğini duyuyoruz. Fakat temiz bir iş gördürmek için uğraşan becerikli çalışkan yardımcılar bulamayan iş sahiplerinin halini düşünen yok. Her mağazada, fabrikada, iş yerinde iş sahipleri işleri ileri götürecek çalışma arkadaşları bulamamak ve aciz insanların elinde kalmak yüzünden ızdırap içindedirler. Bazı iş sahipleri aciz kimseleri işlerinden uzaklaştırıyorlar, ama yerlerine daha iyi adamlar koyamıyorlar. Her iş sahibi en iyi elemanları çalıştırarak işini ileri götürmek ister. Onlara gerekli olan elemanlar, Garcia' ya mektup götürebilecek olanlardır. Tanıdıkları içinde öyleleri bulunuyor ki, parlak tarafları vardır. Fakat işi başaramadıkları gibi kimseye de faydaları dokunmaz. Çünkü patronları tarafından ezildiklerine dair şüpheler taşırlar. Bu adamlar emir veremedikleri gibi emir de alamazlar. Onlara Garcia' ya götürülmesi gereken bir mektup verirseniz alacağınız cevap şudur: " Kendin götür!"
Bağımsız hareket adına, bu kabiliyetsizlik, bu isteksizlik, bu manevi düşkünlük, bu irade zayıflığı her derdin başıdır. insanlar kendi işleri ve menfaatleri için dahi uğraşmazlarsa onlardan toplum için ne beklenebilir. Mesela daktilo yazacak bir eleman aradığınızı ilan ediyorsunuz, okuma-yazma bilmeyen adamlar müracaat ediyor. Böyleleri Garcia'ya mektup götürebilirler mi?
Reklam
Benim üzerinde durmak istediğim şudur: Başkan Mc Kinley, Rowan'a Garcia'ya yazılan mektubu verdiğinde Rowan mektubun nereye gideceğini sormadan alıp harekete geçmişti. Bu adamın tunç heykelini her okula dikmek gerekir. Çünkü gençlerin muhtaç oldukları şey yalnız bilgi değil irade sahibi olmak, bu iradeyle emanete sahip çıkmak, derhal harekete geçmek, enerjilerini başarı için bir noktada toplamak, yapılacak işi yapmak, kısacası mektubu Garcia'ya götürmektir. General Garcia ölmüştür; fakat başka Garcialar vardır. Birçok elin yardımına muhtaç olan bir iş yapmak isteyen bir insan yoktur ki, yardımcılarının beceriksizliğinden, aczinden ve kayıtsızlığından şikayetçi olmasın. Dikkatsizlik, kayıtsızlık, beceriksizlik, her yerde hüküm süren, her yere bulaşmış bir hastalık, bir kural haline gelmiştir. Kimse bir rüşvet gibi okşamadan, pohpohlamadan ya da tehdit edip korkutmadan bir yardım sağlayamaz oldu.
GARCIA'YA MEKTUP Dünyanın en çok tanınan ve okunan makalelerinden olan bu yazı yüz milyonlarca nüsha basılmış ve yayılmıştır. Makale ilk olarak 1899 yılında Philistine dergisinde yayınlanmıştır. Bir buçuk milyon nüshası New-York demiryolları tarafından dağıtılmış, hemen hemen bütün dünya dillerine de çevrilmiştir. Bu makale Rus-Japon savaşı sırasında her Rus askerine verilmiş, Japonlar da Rus tutsakların üzerinden çıkan bu makaleyi asker-sivil bütün personeline dağıtmıştır. İspanya-Amerika savaşı başlayınca, Küba'da ayaklanan isyancıların lideri Garcia ile hemen temas kurmak gerekmişti. Garcia Küba da bir dağda saklanıyordu, hiç kimse yerini bilmiyordu. Mektup-telgraf yolu kapalıydı; fakat Amerika başkanının bu adamla haberleşerek yardımını sağlaması, hem de bir an önce gerekiyordu. Çare neydi? Biri Amerikan başkanına şu fikri verdi: - Rowan adlı bir adam var. Garcia'ya hitaben yazılan mektup, yerine ulaştırılmak üzere ona verilmeliydi. Rowan'ın mektubu alarak deri bir muhafaza içinde göğsüne koyması, dört günde Küba sahillerine varması, ormanlara dalarak üç hafta yürüyüp Garcia'ya varması ve geri dönmesi burada uzun uzun anlatmaya gerek duyulmayan bir serüvendir.
1874'te başlayıp 1916'da biten bir hayat. Yenibahçe'de ha yata gözlerini açan, 1916'da Kağıthane sırtlarında kurşuna dizilerek bu dünyadan göçen bir ideal adamı. Bazılarınca ittihat ve Terakki'nin bir numaralı zorbası, devlet içinde devlet olan adam diye nitelediği, bazılarının da Amerikan şeriflerine ben zettiği bu Rowan karakterli adam ne yazık ki tam olarak anlatılamamış, hep kötülenmiştir. Peki kimdir Yakup Cemil? Ama Yakup Cemil konusuna girmeden önce 19. yüzyıl Osmanlı'sının son çeyreğine değinmek istiyoruz ki bu aykırı adamı ve onun kişiliğini şekillendiren etmenleri iyice görebilelim.
Şeref levhaları ile süslü şanlı tarihimizi kaç çocuğumuza anlatabildik sahi? Orhan Şaik GÖKYAY," En yuksek eserler kılıçla ve düşman kanıyla yazılmış olanlardır, "der. 20. yüz yıl Türk tarihi de kahramanlar resmi geçididir. Emrindeki derme çatma birliklerle gözünü kırpmadan Ingiliz ordusuna saldıran, üstün tekniklerle donatılmış düşmana karşı başarılı olamayınca kendini - hem de sedyede -öldüren Süleyman Askeri Bey; Irak cephesinde savaşırken tifüsten ölen İttihat Terakki'nin ünlü hatibi Ömer Naci; 30.000 İngiliz'i esir alan Kutü'l- Amare kahramanı Halil Paşa; Lawrence'in " Uçan Şeyh" dediği, düşmana Ortadoğu'yu dar eden Eşref Sencer Kuşçubaşı; Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucusu, ideal adamı, Hürriyet Kahramanı" Enver Paşa; Makedonya'da Sırp ve Bulgar komitacılarının korkulu rüyası, milli mücadelede Mustafa Kemal'in en büyük destekçisi ve İstanbul Hükümeti'nce kahpece şehit edilen, Nutuk'a konu olan Yahya Kaptan; Karadeniz'i Pontus krallığına çevirmek, helenizmi canlandırmak hayaliyle yanan Rum çetecilerin kökünü kazıyan Topal Osman... Ve Yakup Cemil...
77 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.