Birdenbire her şey enfes göründü. Birdenbire, Hollynin saçlarındaki renklerin pırıltısını seyrederken, onu kendimi unutacak kadar sevdiğimi düşündüm. Onun mutluluk getireceğini düşündüğü bir şeyin yakında gerçekleşecek olması beni de mutlu ediyordu.
Körfezin içinde buharla yol alan düdüklerini çalan bir gemide, konfetilerin altında güvenilir hedeflere doğru giden bir yolcuyken, ben kendimi kuru bir havuzun içinde yalnız bırakılmış bir römorkör gibi kızgınlık içinde hissettim.
Nasıl başka şeyler, bir ağaç, bir yol ya da bir ev ya da herhangi bir şey, ben onlara ait olduğum için benim olabiliyorsa, New York'u da benim olmasa da ben ona ait olduğum içi seviyorum.
Gerginliğin, rahatsız edici konuşmaların, arkadaşlığı gösterişsiz yapan, yüzeyde bırakan dramatik dakikaların yerini zaman içinde sevgi dolu bir sessizlik alır.