Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihsel Bir Bakış

Toplum Kuramı

Alex Callinicos

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
John Rawls’un toplumda en kötü durumda olanlara yarar sağladığı sürece eşitsizliklerin kabul edilebileceği (ünlü Farklı­lık İlkesi) adillik biçimindeki adalet kuramı...adaletin konusu, “toplumun temel yapısı”dır, “temel toplumsal kurumların birbirine uyarak tek bir sistem oluşturdukları biçim ve temel hak ve ödevler verilmesini ve toplumsal işbirliğinden kaynaklanan avantajların paylaşılma­sını biçimlendiren yol olarak anlaşılır.” Bu nedenle, “temel ya­pıya ait olan kurumların rolü, bireylerin ve kuruluşların ey­lemlerinin dayandığı adil arkaplan koşullarını güvence altına almaktır.” Brian Berry şu yorumda bulunur: Rawls’un böylesi bir toplum yapısı anlayışını kuramına katma­sı, liberal politik felsefesinin olgunlaşmasını temsil eder. İlk de­fa, geniş biçimde bireysel olan geleneğin temel düşünürlerin­den biri, toplumlarin tarih boyunca süren eşitsizlik örüntüleri ve güç, statü ve para hiyerarşileri içinde insanlara konumlar dağıtmak için sistematik yollar olduğunu açıkça kabul ederek Marx ve Weber’m mirasını değerlendirmeye almıştır.
Sayfa 467 - İletişim Yayınları.
Toplumsal kurum ve davranışlara yönelik somut değerlen­dirmeleri, insan doğasına ilişkin genellemelere dayandırma gi­rişiminin elbette ki öncülleri vardı. Hobbes, İngiliz Devrimi sı­rasında (1640-60) mutlak monarşiyi haklı göstermek için yaz­dığı büyük eseri Leviathan ilk bölümünü “İnsan Üzerine” ad­lı bir bölümle açmıştı.Korku, hırs ve kıskançlığın sonsuz bir yarışa sürüklediği yaratıklara karanlık bir portresini sunuyor­du: “yaşamın kendisi hareketten başka bir şey değildir ve hiç­ bir zaman anlamsız olamayacağı gibi, arzusuz ve korkusuz da olamaz.” Sonuç olarak devletin olmadığı doğal durum zorunlu olarak savaş durumudur: “insanlar onlan korku içinde yaşata­cak ortak bir güç olmadan yaşadıkları zaman, her insanın her insana karşı olduğu, savaş durumu adı verilen durumu yaşar­lar.” Hobbes, daha sonra, bu herkesin herkese savaşından, ya­ni ünlü ifadesindeki biçimiyle “insan yaşamının yalnız, yoksul, kötü, kaba ve kısa” olduğu savaştan kaçınmanın tek yolunun insanlar için bir topluluk aracılığıyla “bütün güç ve kuvvetleri­ni bir kişiye ya da kişilerden oluşan bir meclise, egemene bırak­mak” olduğunu savunur.
Sayfa 44 - İletişim Yayınları.
Reklam
Smith, piyasa ekonomisini ana toplumsal sınıfların uygun biçimde ödüllendirildiği bir düzeye ulaşma eğilimindeki kendi kendini düzenleyen bir sis­tem olarak görerek, Aydınlanma’nın en yaygın biçimde payla­şılan varsayımlarından birini yansıttı. Philosophelar, yaygın bi­çimde, müdahale edilmediği sürece, şeylerin yöneleceği doğal bir olaylar süreci olduğunu ileri sürüyorlardı. Kuşkusuz bu ko­nuda Galileo ve Nevvton’un ortaya çıkardığı, başka bir nesne tarafından etkide bulunulmadığı sürece belirli bir nesnenin be­lirli bir yönde ilerleyeceğini belirten fizikteki eylemsizlik ilke­sinden etkilenmişlerdi. Ne var ki onlar “doğal” olana norma­tif bir çağrışım kattılar, böylece olayların doğal süreci aynı za­manda olması gereken süreç anlamına gelmeye başladı. Bu ne­denle, Fransız Fizyokratlar Okulu iktisatçılarından biri olan François Quesnay doğal bir fizik yasasına ilişkin olarak şu tanı­mı öne sürdü: “doğal düzendeki bütün fiziksel olaylarin düzenli süreci, açıkça görüldüğü gibi, insanlık için en yararlı olanıdır. ”Buna uygun biçimde, serbest piyasa ekonomisinin sloganı olan “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler”i ortaya çıkaran kişi de Quesnay idi.
Sayfa 46 - İletişim Yayınları.
Gel Durkheim gel, bizimkiler bu ilimde yüksek lisans dersi verirler sana :)).
...dini ekonomiye indirgemenin yolu­nu da bu indirgemeyi gerçekten gerçekleştirecek yolu da bil­miyoruz.
Sayfa 209 - İletişim Yayınları.
Johan Heilbron, “Rousseau, büyük olasılıkla société(toplum) sözcüğünü temel bir kavram olarak kullanan ve ‘toplumsal’ ilişkiler çerçevesinde açıkça akıl yürü­ten ilk kişilerden biriydi” der.
Sayfa 32 - İletişim Yayınları.
Habitus bireysel eylemcilerin belirli toplumsal yapıların ih­tiyaçlarına adapte olmasını sağlayan araçlan içerir. Bu nedenle “zorunluluklardan çıkmış bir erdem” olarak görülmelidir...Bourdieu, habitus’u bilinçli olarak sahip olunan inançlar di­zisine benzeyen bir şey olarak görmez. Bir kere, sözcüğün ger­çek anlamına göre örneğin değişik yemek zevklerinde, kişi­lerin bedenlerini taşıma biçimlerinde, kıyafetlerinde, vb. var olan -“doğaya dönüşen, otomatik planlarına ve bedensel otomatikliğe dönüşen toplumsal zorunluluğu”- içerir...eylemcilerin bir dizi kuralın bilinçli bir biçimde gözlenmesine indirgenmeden tahmin edilebilir olan değişik durumlar yelpazesi ile baş edebilecek uygulama yeteneklerin­de örtük olan somut bir yetenek biçimini içerir.
Sayfa 436 - İletişim Yayınları.
Reklam
Yorumcular genellikle Montaigne’in modernliğini ve kendini belli bir bireysel özne olarak gör­mesini vurgularlar: “Amacım kendi benimi ortaya çıkarmak­tır” der Montaigne. Kendi değişken ve belirsiz doğasından baş­layarak insan davranışlarının çeşitlerini inceler ve de toplum­sal pratiklerin zamana ve yere göre değişken oluşlarını vurgu­lar. Yine de yerleşik Katolik anlayış çerçevesi içinde, temel çı­kış noktası, klasik antik dönemden gelen bilgeliktir.
Sayfa 34 - İletişim Yayınları.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.