Bir çok önemli yazarı etkileyen bir medeniyet ve doğa yürüyüşünde insanoğlunun var olma mücadelesini konu alan bu kitap, vahşi doğanın insan elinde nasıl şekillendiğinin de bir ispatı niteliğinde.
Eser derinlik ve aşırı betimleme barındırmadan, uzun uzadıya cümlelere girişmeden üçüncü kişi tarafından anlatılıyor. Yani yazarın kendisi tarafından.
Hem üçüncü kişi tarafından anlatımın gerçekleşmesi hem de romandaki karakterlerin konuşturulması bence ayrı bir güzellik oluşturmuş.
Dili sade ve akıcı. Okuru uğraştırmadan basitçe olaylar anlatılmakta. Bu biraz da John Steinbeckin Cennetin Doğusu adlı kitabını andırmakta.
Romanın ilk bölümü İsakın var olma mücadelesi içinde geçse de gerçekleşen olaylar yeniden doğan bir toplumun temelini de aksetmektedir.
Hep bir süreğenlik içinde olan romanın durup dinlendiği bir yer yok. Ayrıca yazar, romanın içine girerek yarattığı olay ve kahramanlara yorumda bulunması da çok güzel.
Kitabın ikinci kısmında beni neler bekliyor göreceğim. Ama ilk kitap gerçekten de akıp gidiyor. Ve her onların içinde de bir evrensel duygu saklı.
