Soğuk savaş sonrası tarih, Türkiyenin önüne oyununun kurallarını belirleme anlamında onlarca fırsat çıkmıştır. Türkiye bu fırsatları hem anlayamamış hem de hazırlıksız yakalandığından yeterince değerlendirememiştir. Türkiyede bir takım yetkililer "bize yedirmezler", "kimsenin toprağında gözümüz yok" türünden boş sözlerden meşruiyet aramıştır.
Sonuçta bu egemen anlayışa aykırı olarak bir Türk Dünyası gerçeğiyle Türkiye karşı karşıya kalmıştır. SSCBnin yıkılmasıyla boşlukta kalan Türk coğrafyasına küresel güçler akbaba gibi üşüşürken Türkiye konuya duygusal ve yüzeysel bir biçimde yaklaşmıştır. Elbette önemli işler de yapılmıştır. Ancak bunlar kurumsal, hedefe yönelik ve belirli bir proje çerçevesinde olmamıştır. Çünkü Türkiye davası olmayan bir ülkeydi. Türkiyeyi yönetenlerin mevcudu muhafaza dışında bir davaları olmamıştır. Halbuki Türkiyenin kendisi farkında olmasa da bir Türk Dünyası davası vardır. İdeal anlamda da bir stratejisi ve hamlesi olmalıdır.