Makaleler 4

Türk Modernleşmesi

Şerif Mardin

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Son olarak, Yeni Osmanlılar Ali ve Fuad Paşaların Avrupa’yı kültür konularında taklit etmelerine karşı çıkıyorlardı. Onlara göre Tanzimat, bir kültür taklitçiliği olduğu için, kültür planında kısır kalmış, Müslüman topluluğunu temelimden sarsmıştı.
Gerçekten, eğer seçkinler ve kitle veya “büyük gelenek” ile “küçük gelenek” arasında yakın bir ikiliği andırır bir şey varsa, onu hiçbir sosyal yapı, Osmanlı imparatorluğundan daha iyi yansıtamaz. Süslü dil ve değerleriyle “yönetici sınıf”, diğer tarafta taşranın halka mahsus kültürü ve beraberinde gelen duygulu ve canlı bir dile sahibiz. Gerçekten, modern Türkiye’nin geçirdiği dönüşüm, kabaca “küçük gelenek” i oluşturan ögelerin, daha fazla oranda “büyük gelenek” e nüfuz etmesi şeklinde tanımlanabilir.
Reklam
Osmanlı İmparatorluğunda iki farklı kültürel dünya birbiriyle fazla ilişkisi olmadan yanyana yaşıyordu. Bunlardan biri, kısmen sözlü olarak nakledilmiş edebi geleneklerin dünyası, folk-kültür dünyası, hikayeler, epikler ve yaygınca okunan şiirdi. İkincisi, “yüksek” kültür dünyası, ilkinden hemen hemen Çin Seddi’yle ayrılmıştı. Divan edebiyatı diye adlandırılan bu ikincisinin kalitesi yükseltilmiş atmosferinde, iletişim araçları, ulemanın nispeten ufak bir grubu, merkezi idarenin “bölümlerinin” yüksek kademeli memurları (Hacegan) ve birkaç tane de hiçbir yere bağlı olmayan “hommes de lettres” tarafından kontrol edildi.
Batı’nın gösterdiği yeni gücü, daha çok harpte mağlubiyetlerle anlayan Osmanlılar Batı’nın üstünlüğünü aramaya koyulurlar. Bunu da uzun zaman Batılıların bir nevi “tılsım” a sahip olmalarına bağlarlar. Bu “tılsım” Batı medeniyetinin “üst yapısı” ve Frenkçe yaşamdır. Böylece “sebep” yerine “netice” üzerinde durulmuş oluyor.
İşte, kütlelerin ahlaki ve kültürel seviyesi düşük ve istekleri hudutsuz olduğu için, kütleye müracaat fikri, ahlaki göreneklere göre hareket eden bir zümre tarafından kurulan temsili sistemi altüst etmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin tecrübesi, birçoklarımızın zannettiğinin aksine, istihlak ve sosyal adalet problemlerinin halledilmesiyle bir medeniyetin asla rahata kavuşmadığını bariz bir şekilde göstermektedir. Hayat standartlarının yüksekliğine rağmen, temel prensibi “daha isteriz”, daha büyük otomobil, daha çok elbise, daha çok eğlence isteriz olan bu cemiyet mühim sarsıntılar geçirmektedir. Anlaşılan, şahsi arzuların tatmini noktasından hareket eden bir grubun hayatiyeti muayyen bir noktadan sonra yavaşlıyor.
Reklam
Modern dünyada, endüstrileşme hareketi ve nüfus kesafetinin artışı ananevi cemiyet çerçevelerinin erimiş olması, karşımıza yeni bir adamı, kütle adamını çıkarmıştır. Bu yeni tip, eskiden daha az seyyal cemiyetlerde, aile, kabile, cemaat gibi birliklerin şahıs için temin etmiş oldukları güvenlik ve bağlanma imkanlarından mahrumdur. Kütle adamı, evvelce kendisine bir güven hissi veren sosyal çerçevenin yerini tutacak bir teşekkül aradığı zaman kendisini bir fert olarak değil fakat kütlenin bir unsuru olarak kabul eden, sendika veya siyasi parti gibi teşekküllerle karşılaşmaktadır. Şahsiyetini böylece kaybeden ferdin deruni huzursuzluğu ve daima bir atom olarak hareket etmek mecburiyetinde olduğu keşfi, onu, eski sosyal çerçevenin verdiği güvenlik hissini başka bir yerde aramaya sevketmektedir.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.