Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1

Berna Moran

Sayfa Sayısına Göre Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1 Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1 sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
türk romanında batılılaşma sorunsalı
"Biliyoruz ki bizde roman batı romanından çeviri ve taklitlerle başladı. yani batılılaşmanın bir parçası olarak..."
Sayfa 6
Biliyoruz ki bizde roman, Batı'da olduğu gibi feodaliteden kapitalizme geçiş döneminde burjuva sınıfının doğuşu ve bireyciliğin gelişimi sırasında tarihsel, toplumsal ve ekonomik koşulların etkisi altında yavaş yavaş gelişen bir anlatı türü olarak çıkmadı ortaya. Batı romanından çeviriler ve taklitlerle başladı; yani Batılılaşmanın bir parçası olarak, Şemsettin Sami, Namık Kemal, Ahmet Mithat gibi, romanı ilk deneyen yazarlarımızın edebiyat ve roman ile ilgili yazılarını okuyacak olursak görürüz ki Avrupa edebiyatını ve romanını ileri bir uygarlığın işareti, kendi edebiyatımızı ve özellikle anlatı türündeki yapıtlarımızı da geriliğin bir işareti sayarlar.
Sayfa 9 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Biliyoruz ki bizde roman, Batı'da olduğu gibi feodaliteden kapitalizme geçiş döneminde burjuva sınıfının doğuşu ve bireyciliğin gelişimi sırasında tarihsel, toplumsal ve ekonomik koşulların etkisi altında yavaş yavaş gelişen bir anlatı türü olarak çıkmadı ortaya. Batı romanından çeviriler ve taklitlerle başladı; yani Batılılaşmanın bir parçası olarak, Şemsettin Sami, Namık Kemal, Ahmet Mithat gibi, romanı ilk deneyen yazarlarımızın edebiyat ve roman ile ilgili yazılarını okuyacak olursak görürüz ki Avrupa edebiyatını ve romanını ileri bir uygarlığın işareti, kendi edebiyatımızı ve özellikle anlatı türündeki yapıtlarımızı da geriliğin bir işareti sayarlar.
Sayfa 9 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Türkiye'de roman, Avrupa'da olduğu gibi toplumsal koşullar sonucu doğmuş bir anlatı türü değildir, ama Batı'dan ithal ettiğimiz romanın bizde aldığı şekli ve yükseldiği işlevi anlamak için hem geneleksel hikaye türümüze hem de tarihsel ve toplumsal koşullara bakmamız gerekir.
Türkiye'de roman, Avrupa'da olduğu gibi toplumsal koşullar sonucu doğmuş bir anlatı türü değildir, ama Batı'dan ithal ettiğimiz romanın bizde aldığı şekli ve yüklendiği işlevi anlamak için hem geleneksel hikaye türümüze hem de tarihsel ve toplumsal koşullara bakmamız gerekir.
Sayfa 11 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Şemsettin Sami «Şiir ve Edebiyattaki Teceddüd-i Ahirimiz» adlı yazısının bir yerinde, Avrupa dillerini bilenlerin,«Shakespeare'in, Moliere'in, Racine'in, Schiller'in, Goethe’nin, Alfîeri'nin manzumelerini okuduktan sonra,leyleklerin Mecnunun başında yuva yapmasından Leylâ'nın ay ile mükâlemesinden, Ferhad’ın dağları yarmasından bâhis [bahseden] kaba ve çocukça hikâyeleri» yazmağa tenezzül edemiyeceğini söyler...
Sayfa 12
Reklam
Klasik edebiyatın Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Ferhad ile Şirin gibi ürünleri, hiç değilse konuları bakımından halk hikâyelerine de geçmişti. Bakıyoruz Ferhad ile Şirin, Karagöz ve ortaoyununda da yer alan bir konu olarak çıkıyor halkın karşısına. Yine biliyoruz ki meddahlar yalnız kahvelerde değil, saraylarda ve konaklarda da meddahlık ediyorlardı.
Sayfa 13 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
“Namık Kemal’e göre Avrupa’daki refahı sağlayan şeyler, özgürlük, eşitlik ve “fen”di. Böyle olunca bize gerekli çözümün anahtar kavramları, özgürlüğü ve eşitliği sağlayacak “anayasa” ile, tekniği ile bilimi sağlayacak olan “maarif” oldu. Namık Kemal inanıyordu ki Avrupalılar da uygarlıklarını bunlara borçluydular. … Namık Kemal, Batı’da teknolojinin ya da başka bir deyişle toplumsal yapının ürettiği ideolojinin bir parçasını alıp İslâm ideolojisine yamayarak Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme sorununa bir çözüm getirebileceğine inanıyordu. Elbette ki aydın seçkinlerin yapacağı bir işti bu.”
Tanzimat, imparatorluğun çöküşünü durdurmak için Batı kurumlarının taklit edilerek Türkiye'de uygulanması esasına dayanıyordu. Bu amaçla çeşitli alanlarda pragmatik nitelikte reformlara girişildi. Tanzimat'ta, ileride yararı görülecek işler yapılmadı değil, ama yanlış temellere dayanan bu hareket başarılı olamadı. Ne imparatorluğun dağılmasını önleyebildi ne de ekonomik bakımdan güçlenmesini sağlayabildi. Çünkü Tanzimatçılar Batı sanayiinin hangi ekonomik ve toplumsal koşullar sonucu doğduğunu bilmiyorlardı. Öngörülen girişimlerin başarıya ulaşması için alınması gereken önlemleri de.
Sayfa 14 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
318 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.