Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Tanzimat’ın getirdiği edebiyat anlayışı “uyarlama”lı bir batı edebiyatı oluyor; Tiyatro’nun başlangıcı - Şinasi’nin bulvar türündeki “Şair Evlenmesi” (1860)’ni de katarak - Batı kalıplarına dayanıyor; nihayet sinemanın ilk konulu ürünü de, tiyatronun etkisi altında, uyarlama yöntemine bağlanıyor.
Sayfa 26 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Himmet Ağa’nın İzdivacı: ilk konulu film
Türk Sinema tarihinde ilk konulu film 1916’da çekimine başlanan ve 1918’de tamamlanan "Himmet Ağa’nın İzdivacı"dır. Himmet Ağa'nın İzdivacı, bir Moliere uyarlamasıdır.
Sayfa 25 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Reklam
Sinemamızda 1970'ler
1970'de renkli film sayısı bir kat daha artıyor, yıl içinde çevrilen 225 filmin 78'i renkli oluyor. Artık yapım siyasetinin ölçüsünü tayin edecek olan "renk"tir. 1971 Yılmaz Güney'in yılı oluyor.
Sayfa 26 - Metis Yayınevi, 1988 (II.CİLT)Kitabı okudu
Sorun "Yeşilçam öldü, yaşasın yeni Türk sineması" değildir. Sorun, yapılanma denildiğinde gerçekten yapıyı kurmak, desteklemek, kaynakların sürekliliğini sağlamak, ulusal bir sinemanın bütünü olan karakterini belirtmek, bunu yurt içinde ve yurt dışında kabul ettirmektir.
Sayfa 11 - Kabalcı Yayınevi
İlk Sahnelenen Türkçe Oyun, İlk Roman, İlk Film
Yıl 1857: İlk kez sahnede Türkçe olarak bir oyun temsil ediliyor. "Naum Tiyatrosu’nda İstepan Ekşiyan’ın idaresinde Bedros Mağakyan,Çamaşırcıyan, Matmazel Fani vesaireden mürekkep bir Ermeni tiyatro heyeti İtalyanca’dan tercüme edilmiş Don Grigoryo isimli üç perdelik bir piyesle Odun Kılıç isimli bir komediyi Türkçe olarak temsil ettiler. Yıl 1859: Tanzimat edebiyatı Türk okuruna ilk roman örneğini veriyor, Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Tercüme-i Telemak”. — Yıl 1916: Sigmund Weinberg ve Fuat Uzkınay ilk konulu Türk filmini çekiyorlar Himmet Ağa’nın İzdivacı ya da Moliere’in 1664’te yazdığı, Ahmet Vefik Paşa’nın 1869’da dilimize çevirdiği, Arşak Benliyan’ın Milli Operet Kumpanyası ile o yıllarda Şehzadebaşı tiyatrolarının repertuarlarında sık sık yer alan “Zor Nikâh” (Le Marriage Forcö).
Sayfa 25 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Olumsuz ve zararlı sayılanı yerip suçlamak daima kolaydır. Olumsuz ve zararlı sayılanın nedenlerini saptayıp temeline inmekse bambaşka ve çok daha uğraştırıcı bir yöntemdir.
Sayfa 10 - Kabalcı Yayınevi
Reklam
Nazım Hikmet'in Kayıp filmi: Güneşe Doğru
Muhsin Ertuğrul’un bir "mutlak hakimiyet" kurduğu yıllarda bir sinema "macerası"nı deneyen ve İpek Film’den dar bir yapım olanağı koparta-bilen Ertuğrul’un sadık senaryo yazarı Nazım Hikmet Ran oluyor. 1931/1932 yılları arasında Nazım İpek Film’de seslendirmede çalışıyor, Ertuğrul’a senaryolar yazıyor, Cici Berber (1933) de ikinci yönetmen olarak çalışıyor ve üç tane kısa film de çekiyor, Düğün Gecesi - Kanlı Nigâr (1933), İstanbul Senfonisi (1934) ve Bursa Senfonisi (1934). Bu hazırlık döneminin ilk ürünü, Nazım Hikmet’in yönetmen olarak çektiği ilk ve tek uzun konulu film Güneşe Doğru (1937) oluyor. Türk sinemasının ilginç ve kayıp yapıtlarından biridir Nazım’ın filmi, küçük bir "takım**ın çalışmasıdır: yönetmen ve senaryo yazarı Nazım, dekorları çizen Abidin Dino, görüntü yönetmeni Lazar Yazıcıoğlu ve oyuncu kadrosunu oluşturan Arif Dino, Ferdi Tayfur, Mediha ve Reşit Baran. Güneşe Doğru zamanında garip karşılandı, kimine göre "hayali", kimine göre fazla gerçekçi, kimine göre de "sanattan yoksun" sayıldı. Konusu, hiç kuşkusuz, değişikti, Ertuğrul’un hiç düşünemeyeceği veya düşünüp uygulamayacağı bir çizgide gelişiyordu: "Mütareke döneminde belleğini yitiren bir delikanlının, 17 yıl boyunca kendisini hep o çağlarda yaşıyormuş sandıktan sonra, geçirdiği ameliyatla iyileşmesini ve kendisini birdenbire Cumhuriyet Türkiyesi’nde buluvermesini anlatıyordu
Sayfa 73 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.