Seriye daha başlamadan kitabı almıştım. Serinin en iyilerinden biri olarak nitelendiriliyordu zaten ilk kitabın konusuna az biraz hakim olduğum için, ikinci kitaba da kenarından köşesinden bir göz atmıştım. Konusu o kadar ilgi çekici ve yaratıcıydı ki başındaki "King" imzasının da katkısıyla daha okumadan beğeneceğime emin oldum.
İlk kitabın tam bir giriş niteliğinde olduğunu söylemiştim. Giriş niteliğinde evet, fakat yarım bıraktığı bir şey de yoktu, hikaye gayet güzel verilmişti bize. "Silahşor" için tam bir giriş der isek; "Üç'ün Çekilişi" için de tam bir gelişme diyebiliriz.
Roland'a git gide daha fazla ısınmaya başlıyoruz okur olarak, fakat ilk incelememde bahsettiğim gizemi koruyor yine King. Dilerim ki seri boyunca da korur. Tabi yedi kitaplık bir seride ana karakteri tanımamaktan bahsetmiyorum. Sadece, kendini bize öyle sevdirdi Roland. Soğukkanlı, cesur ve gizemli. Aynı zamanda Kule'ye ulaşmak için de fazlasıyla kararlı.
Roland Kule için ne kadar kararlıysa, King de bizi seriye bağlamaya o kadar kararlı sanırım. Arayış devam ediyor. Daha zorlu yollarda, daha yaratıcı bir şekilde ve daha fazla yol arkadaşıyla. Ben de yanlarında o yolu adımlamaya devam edeceğim.