Dipnotum: Franz Kafka’yı neden sevdiğimi Nursen Yıldırım’dan Sonra daha iyi anladım.
Özel Notum: Belki anlamadım ya da yanlış anladım! Yoo beni ikileme yazar yönlendirdi.
Kitap Yorumum: Okuduğum eser bir roman değil! Yaratılmış karakterlerin yaşamı değil! Bir tutam şiir -Edebiyatçılar bu tarza Serbest Nazım diyorlar- birkaç gram şiir tadında kısacık öykü kokusu… Aslında bir isyan hikâyesi -ya da, belki de, yoo…- İşte tüm mesele bu araya yazılacak kelimelerin doğru konması. Nursen Yıldırım’ın başarısı burada! Yazılanların bir isyan olduğu -Çok fazla tırnak açtım farkındayım. Lakin açmak zorunda kalıyorum. Çünkü yazılanlar gerçek mi? Yazarın karanlık iç dünyasının dışa vurumu mu? Bilmiyorum!- haykırış olduğunu biliyorum. Aşkı herkes yaşar herkes yazabilir. Ama babaya olan nefreti bırakın herkesi, her yazar yazamaz. Franz Kafka demiştim. Evet Kafka yok oluşa gidişini babasına borçluydu. Yazılarında karmaşa hakimdi ki yine bunu babasına borçlu, yazılarının tamamında tam olamamanın kokusunu yansıtır. İşte bundan dolayı Nursen Yıldırım’dan sonra Kafka’yı daha çok sevdim. Ulan eserinde güçlü olmanın nasıl bir his olduğunu görüyoruz. Kafka güçsüzdü, Yıldırım güçlü…