Çalan bir telefon bir anda hattın iki ucundaki iki insanın kendi geçmişlerine yolculuğa çıkmalarına yol açıyor. O yolculukta sıklıkla başka hayatların hikayelerine de şöyle bir gözatalım istiyor yazar. Bir telefonla yaklaşık 50 yıllık bir ortak kişisel tarihe iki farklı bakış açısıyla tanık oluyoruz. Ve o 50 yılın içinde dünyayı ilgilendiren diğer birçok olay hakkında da gazete küpürlerini okumuş, haber programlarını izlemiş sayabilecek kadar bilgi sahibi oluyoruz. Bir de uydurulmuş roman kahramanlarının acıklı hikayelerini tutuyoruz hem aklımızda, hem gittikçe ağırlaşan göğsümüzde. Nermin Yıldırım bu kez akıcı olduğu kadar yorucu da bir roman yazmış. Neresinden tutsak acı akan, ne tarafına baksan depresif bir roman... Hastalıklı anne-kız ilişkisi, depresyon, öfke, psikolojik problemler, ayrılıklar, depremzedeler, ensest ilişki, ikiz kulelerin vurulması, Taciz-tecavüz, darbe, kadına şiddet, cinayet ve daha birçokları... Sıkılmaya imkan yok ama o kadar çok karakter var ki hatırlanacak ve o kadar çok olay var ki uçuca getirilecek, birbirine bağlanacak kitabın son sayfasını da çevirdiğimde dinlenme ihtiyacı hissettim. Okunmaya değer ama uyarmadı demeyin,ruhunuzu darlamaya müsait.