Hamaset, etkileyici bir anlatım biçimidir. Alıcısı ve satıcısı eksik olmayan bir tarz. Öte yandan hakikat pek sevilmez, acıdır. Alıcısı az olduğu gibi satmaya taliplisi de pek çıkmaz. Ancak hakikat, daima güçlüdür. Gücü kendisindendir. Hele haksa, haklıysa...
O yüzden hamaset, güçlü hakikatlerin parlak ışıklarına çoğu zaman gölge düşürür. Hak olan bir hakikatin hamasete ihtiyacı yoktur.
Urusali, güneş kadar parlak bir hakikatin hikâyesidir. Hamasete hiç ihtiyaç duymayan, kelimelerin ve kalemlerin takatini tüketen devasa bir destanın küçük bir parçası. Koca bir kayıp neslin tamamlanmamış, belki de hiç tamamlanamayacak hikâyesinden küçücük bir bölüm.
Urusali, büyük mahkemeye intikal etmiş hazin bir davanın fuzuli kadılığından ziyade, kapanmayan bir hesabın ince bir muhasebesidir.
Yüreklerde kalmış, omuzlara binmiş ağır bir yükün altından kalkma gayretinin kıvranmasıdır. Yeni yaralara fırsat vermeyen uyanık dimağlara silkeleyici bir selam...
Başarısı; Sarı İsmail’i, Kara Halil’i, Ermeni Adis’i ya da Rum Tanas’ı yeni bir okuyucuyla buluşturduğu ölçüde olacaktır. Bir cihan devleti yıkılırken enkazında nelerin kaldığını anlatabildiği kadar...