Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Uslanmış Gönlün

Hatice Ebrar Akbulut

Uslanmış Gönlün Gönderileri

Uslanmış Gönlün kitaplarını, Uslanmış Gönlün sözleri ve alıntılarını, Uslanmış Gönlün yazarlarını, Uslanmış Gönlün yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Tekrar okumak, vakit kaybı değildir. Bilakis vakti bereketlendirmektir. Aynı şeyi okumak, bu ister kitap olsun ister başka bir şey, nereden ve nasıl baktığınızı, zihninizin nerede durduğunu gösterir. "
İnsan, zaman denilen kitapta okunup anlaşılır.
Reklam
72 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
•Uslanmış gönlün•
O soru yine aklına geliyor: suyunu versen, hiçbir şeyini eksik etmesen de neden tutunanamıyor? Bazen olmuyor işte. Tüm benliğinle sevgini, ilgini,özverini versen de büyümüyor, filizlenmiyor. Her gün bir cümleyi bir cümleye eklesen de tam bir metin olmuyor. Ne kadar yürüsen de yol bazen hiçbir şey vermiyor. Yürümek yolun vefası ama yol çoğu zaman bivefa oluyor.
Uslanmış Gönlün
Uslanmış GönlünHatice Ebrar Akbulut · Muhit Kitap · 2020167 okunma
Okumanın tadını alan insanın tüm zamanı, kitaplara kuruludur artık. Böyle bir insan ne yalnız kalabilir, ne de hayattan memnuniyetsizlik duyabilir. Esasen okumak bir hastalıktır. İnsanın, kendi içine bakmasından, kendi dünyasını kurmasından daha lezzetli bir şey var mıdır sence? “Dışarıda hayat başkaları için akıyor. Benim içinse kitap sayfalarında akıp gidiyor. Konuşmalarım yanlış anlaşılmasın gerektiğinde başka işlerle zihnimizi dağıta bilmeli, bedenimizi yorabilmeliyiz ama toparlamak için okumak zorundayız. Tabii ki insan ilişkilerine, toplumsal işleyişi yabancılaşacak kadar kendimizi hayattan soyutlayamayız. Şunu söylemeye çalışıyorum, bilmenin tadı için insan kalbini , yalnızlığa alıştırmayı öğrenmeli . Açıkçası ben, kendi ruhuma sığınmaktan daha güzel bir hayat uğraşı bilmiyorum.."
Gönül nelere katlanıyordu,insan neler çekiyordu şu dünyada?Sahi insan şu yalancı dünyanın nelerine katlanıyordu?Zaten bu dünya neydi,ne kadardı ki?Neyi seviyorsak,nereye yöneliyorsak,elimizde ne kalıyorsa dünyamız o oluvermiyor muydu?
O soru yine aklına geliyor: Suyunu verse, hiçbir şeyini eksik etmesen de neden tutunamıyor? Bazen olmuyor işte. Tüm benliğinle sevgini,ilgini,özverini versen de büyümüyor, filizlenmiyor. Her gün bir cümleyi bir cümleye eklesen de tam bir metin olmuyor. Ne kadar yürüsen de yol bazen hiçbir şey vermiyor. Yürümek yolun vefası ama yol çoğu zaman bivefa oluyor.
Reklam
Kadın ne diyeceğinden, söze nasıl başlayacağından pek emin değildi. Yutkunur gibi oldu. Buğulu ve denizden gelen sesiyle “ Sevmemek insanın elinde değil ki ” dedi. Başını kaldırıp adamın ifadesine bakmak yerine ona düşünme payı vermeden “ Oysa şiir elindeydi” dedi.
Arkasından kadın mı erkek mi; genç mi yaşlı mı, kimliği pek seçilemeyen biri, ekmeğinden ya da simidinden kopardığı parçaları serçelere atıyordu. Attığı kırıntıları öyle bir özenle bırakıyordu ki elinden, dünyanın en önemli, en ciddi işini yaptığından emindi. Serçelerin rızkını hep aynı noktaya atmamaya dikkat etmesinden de adil biri olduğu belliydi.
Gölgeler, gölgelerimiz daima bir şeyler anlatıyor ama gölge ışıktan bîhaber. Kendine hayat veren, kendini var eden ışıktan habersiz. Gölge kendi hikayesini bilmiyor, ışığı anlatamıyor. İnsan da başkalarının hikâyesini görüyor, okuyor, yazıyor ama kendi hikâyesini anlatamıyor.
Kendi hayatını ertelemiş biriyim ama bu hayata dair bilgilerimin yetersiz olduğu anlamına gelmiyor.
Reklam
Hayat tecrübemin bana dediğine göre zıtlaşınca geri adım atmayanın sevdiğine itimat edilmez.
İnsan, daima yanı başında olan ve mütemadiyen gördüğünü düşündüğü bir yüzün, zamanın nehrinde nasıl da akıntıyla beraber sürüklenip gittiğini, giderken hangi merhalelerden geçtiğini asla göremiyor, fark edemiyordu. O akıntıda, kendisinin de nasıl akıp gittiğini, nasıl sürüklendiğini anlayamıyordu.
Sahih bir dostluk ilişkisi de okunan kitapla kurulan bu ilişkiye benziyordu. Birbirini gözetmek ve hatırda tutmak, iki dost arasında kimselerin anlayamayacağı bir dilin gelişmesini sağlıyordu. Bir bakış, bir söz, bir serzeniş kitapta altı çizilen cümleler gibiydi. Hafızanın kuytularına yerleşiyor, vakti zamanı geldiğinde gün yüzüne çıkıyordu. Her şey küllenebilirdi ama küllenen hiçbir şey kaybolmuyordu.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.