Ve Şehre Bir Flanör gelir; aylak kent gezgini bir trene biner ve kar görmek için şehir şehir gezer; tıpkı bir avcı gibi hisseden adam,bir flanör olduğunun farkına bile varmaz.
Kalplerini zorunlu olarak sisteme bağışlayanlar başlangıçta memnundurlar, çünkü şarj edilebilir kalpleri sapa sağlamdır ama tek bir sorun vardır …
Bay Y ve Bayan D evlidirler ama aralarında görünmez çitler peydah olmuştur, nedenini bilmedikleri…
Köprüden denize bir araba uçar, etrafta tanıklar vardır. Hepsi başka başka şeyler söyler polise. Peki gerçek nedir ?
Bir çocuk babası için rüzgâr toplayabilir mi?
Yaya geçidin de oturan adam, karşıya geçmekten neden korkuyor?
Yirmi öykü, yirmi dünya…
Naime Erkovan pürüzsüz bir anlatımla, gerçek dışılığı, olağan hayatın içinde okuyucuya sunuyor.
Her öykü bittiğinde, nefeslenme ihtiyacı duyan, yazarın kaleminin akışına ortak olmak için düşünen, bir sonraki öyküye geçerken, daha öykünün ismiyle okuyacaklarının heyecanına kapılan bir okuyucu istiyor kitap.
İlk bakışta sade ve kurallı görünen öykülerin asıl duygusuna ulaşmak için, yoğun bir düşünme elemesinden geçmesi gerekiyor.
Benzetmelerin dozu o kadar kararında ki , öyküleri ağırlaştırmadığı gibi görsel bir şölen sunmakta da çok başarılı olmuş.
Okuduğunuz her hikayede, gözünüzde canlananların berraklığı kalemin sinamogratif özelliğini de vurguluyor.
Evet çok iyi bir öykü kitabı.