Adam'ın kahkahası Kadın'ın tüm vücuduna sinmiş ve Kadın hareket edemez hale gelmişti. Güçlükle masadan silgisini yeniden aldı ve kafasından başlayarak, bu sefer kendini silmeye başladı. Sıra ayaklarına geldiğinde elinde olmadan gıdıklandı. Kahkahası, gecede Adam'ın kahkahasına karıştı.
Ve geçen saatler, bekleyiş, acı, sıkıntı, düşünceler... Ve cenaze, kalabalıklar, gözyaşları, dualar, ahlar, vahlar, yorumlar, sözler ve ayrılan yollar. Belki de...
Adam şimdi yalnız, ama Adam korkularını çoğaltmış. Ve Adam şimdi Kadın'ı gerçekten özlüyor. Çünkü Adam, Kadın'la kendini tanımladığını anlamış. Adam artık biliyor: Kadın olmazsa bir şeyler yarım kalacak.
Ve Kadın boş gözlerle dışarıyı seyrediyordu. Yüreğinde bir sıkıntı, aklında soruları. Bazen bir adım ötesinde oluyor mutluluk, bazen kilometrelerce uzakta. Bazen her şey anlamlı oluyor, bazen tüm anlamları yitiriyor. Mutsuz değil, huzursuz değil, sorunlu değil ama işte hep bu amaları var, tabii bir de Adam.
Unutma: Başkaları hakkında en çok dedikodu yapanlar, kendilerini en fazla yargılayanlardır ve kendilerini yargılayanlar da kendilerini en az sevenlerdir. Başkalarını ucuzlatarak kendi fiyatlarının artmayacağını da öğreneceklerdir elbet.
İnsanlarımız kendilerine duydukları nefretlerini, başarısızlıklarını, kıskançlıklarını kabul etmedikçe dedikodu yaparak rahatlayacak ve kendilerini kandıracaklardır.
Ve Kadın öncesiz, sonrasız, nedensiz bir karanlıkta hissediyor kendisini. Yüzünde ne sıkıntı, ne acı, ne sevinç, hiçbir ifade yok. Bir heykel gibi, cansız bir canlı sanki... Bir tek nefesinin sesinde yaşam belirtisi...
Ve Adam karışık. Uzun, çok uzun zamandır sakinlik limanına demirlediği duyguları, rüzgârlara, yağmurlara, fırtınalara bile direnmişti, direnmişti de şimdi kopmuştu sanki tüm zincirleri ve şimdi sürekli fırtınalarda, korkulu acılarıyla...